Zayıf zihinleri diz çöktürüp itaat ettiren yaltakçı önyargıların yol açtığı bütün korkuları üzerinden at. Mantığı sandalyesinde düzelt ve her olay ve düşünce için onun mahkemesine başvur. Tanrının varlığını bile cesurca sorgula; çünkü eğer bir Tanrı varsa, mantığa olan saygıyı gözü kapalı korkudan daha çok takdir edecektir.
Rüya görmek, mütehayyile gücünün yalnız kalmasından ve duyunun onu meşgul etmeyi bırakmasından kaynaklanır. Nefis, duyudan yüz çevirir ve duyu ile ilgilenmeyi bırakır. Mütehayyilenin tabiatı anlatmaktır. O nadiren durur. Bazen bedenin mizacını anlatır. Safra olunca sarı renkler gibi görünür. Sevda olunca siyah renk gibi görünür. Sıcaklık baskın olunca ateş gibi görünür. Soğukluk baskın olunca buz gibi görünür. Bazen eski düşünceleri anlatır. Nefis zayıf olursa duyu olarak çaresiz kaldığı gibi bizzat davranış olarak da çaresiz kalır.
Eğer nefis güçlü olur veya tahayyül sakinliği fırsatı bulursa hareketten kesilir ve sakin olur. Ruhani cevherlerin ona yansıması -ki onların ona yansımamasının sebebidir- aşağı ile meşgul olan nefsin kabul edici olmamasındandır. Onlar nefse yansıyınca içlerinde bulunan hallerin sureti, özellikle nefis için daha önemli ve uygun olan şey nefse yansır. Onların yansıması, daha önce geçtiği gibi, zatları idrak olan haller manasındadır.
Sayfa 497 - Rüya görmenin sebebi ve onun doğruluğu bölümünden.
Özgür düşünceyi her şeyin üstünde tuttuklarından ötürü hep bozguncu
luk ve ahlaksızlıkla suçlandırılmıştır.
Sanki Erdem yalnız bilgisizlikte,ahlak ise yalnız alıklıkla burunurmuş gibi!
XVII. yüzyılda özgür düşünülmüş kişilere sapkın adı takılmış,XVIII. yüzyılda Tanrı’ya inanmayan kişilerin namuslu olamayacağı öne sürülmüş,
felsefi maddeciliği benimseyen en kusursuz,en tutarlı akılcılara hep kuş
kutla bakılmış,bunun için,çift anlamlı
materyalist sözcüğünden haince ya
rarlanilmıştır.XX. yüzyılın insanları.
eğer mağara insanlarından başka türlü yaşıyorlarsa;eğer öbür bir çok
canlılardan daha zayıf ve basit hay
vanlar olarak kalacak yerde,yavaş yavaş yeryüzünde ön sıraya geçmiş
şer,doğanın kuvvetlerini buyrukları
altına almışlar ve küreyi insancıllaştır
mışlarsa yani dünya üzerinde insanın
varlığını ve iradesini duyurmuşlarsa,
bu,ancak akılcılık dediğimiz sürekli
çaba yardımıyla olmuşturEğer insan
lar kendilerini ezen gizemli kuvvetler
önünde,bu kuvvetleri anlamaya,yen
meye ve kullanmaya çalışmayıp da
dize gelmeye katlansalardı,yıllar yılı
yontma taş dönemindeki gibi yaşa
tıp gideceklerdi.Nitekim,kölelik be yoksulluktan ateşe taparak değil. ateşi yenerek ve kullanarak kurtuldu
lar