"Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. Şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. Yani başkalarından farklı olanlar."
"Yani, senin gibiler mi?"
Zedka soruyu duymazdan gelerek devam etti: "Öte yandan bir Einstein var, zaman ile uzamın ayrı şeyler değil bir karışım olduğunu söylüyor. Ya da bir Kristof Kolomb, dünyanın öte ucunda bir uçurum değil başka bir kıta olduğunu ileri sürmüş. Ya da insanoğlunun Everest'in zirvesine ulaşabileceğine inanan bir Edmund Hillary var. Sonra Beatles, bambaşka bir müzik yarattılar, eski çağlardaki insanlar gibi giyindiler. Bütün bu kişiler ve daha binlercesi, hep kendi dünyalarında yaşadılar."
Zedka bir an ona her şeyi anlatabileceğini düşündü, ama sonra vazgeçti; insanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler, kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca.
Slovenya Yugoslavya'dan ayrılmaya karar verince, kocası askere çağrıldı. Zedka, Sırp'tı -yani, düşman-ve yaşamı altüst olmak üzereydi. Son derece gerilimli geçen on gün boyunca, iki tarafın orduları çatışmaya hazır beklerken, kimse bağımsızlık ilanının nasıl sonuçlanacağını, ne kadar kan döküleceğini bilmezken, Zedka kocasını ne kadar sevdiğini bir kez daha anladı.
Bütün vaktini, şimdiye kadar pek umursamadığı, ama şimdi tek umudu olan Tanrı'ya dua etmekle geçirdi. Azizlere, meleklere her şeyini adadı, sırf onu geri gön dersinler diye.
"Zedka, bir an ona her şeyi anlatabileceğini düşündü, ama sonra vazgeçti. İnsanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler, kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca. "