Ey gönül denizim, Fatıma Zehra’m, biz cefa gördükçe vefa eyleyenlerdeniz. Zulme sabırla dayananlar, zalime sultan olur. Nasıl ki zindan Yusuf Peygamberin örnekliğinin basamağı olmuşsa, şimdi de sabrederek davet edildiğin yerde iman incilerini yüreği karanlıkta olanaklara göstermelisin. Bizler fani rüyanın değil, baki rüyanın Ashab-ı Kehf’iyiz.
Sayfa 140
Benim Zehram, sana yazdığım son mektubu Çatalca cümleleriyle bitirmiştim. Çatalca varsa İstanbul vardı ve İstanbul varsa Osmanlı vardı. Neye baksak İstanbul'u koruyorduk aslında çünkü hangi yola girsek sonu İstanbul'a çıkıyordu. Biz de emaneti korumaya gelmiş, kıyamete gözümüz kapalı girmiştik. Fakat anladım ki benim kıyamet sandığım yalnızca bir kamet, bir küçük kıyametmiş. Asıl mahşer arkada kaynıyormuş. Bunu anlamam için iki gün yetti. Şimdi soğuk bir çadırda, Gülcemal'e binerken elime tutuşturduğun bu deftere başlıyorum. Çünkü yaşadıklarımı mektup kâğıtlarına aktarıp da sana, size yollayamam artık. Bir vadi ağzında ciğerlerimi sökerek haykırdığımda hissettiğim ne ise onu ancak bu deftere yazabilirim.
Reklam
Ciğer Söken Mektup
10 Kasım 1912 Benim Zehram, sana yazdığım son mektubu Çatalca cümleleriyle bitirmiştim. Çatalca varsa İstanbul vardı ve İstanbul varsa Osmanlı vardı. Neye baksak İstanbul'u koruyorduk aslında çünkü hangi yola girsek sonu İstanbul'a çıkıyordu. Biz de emaneti korumaya gelmiş, kıyamete gözümüz kapalı girmiştik. Fakat anladım ki benim kıyamet sandığım yalnızca bir kamet, bir küçük kıyametmiş. Asıl mahşer arkada kaynıyormuş. Bunu anlamam için iki gün yetti. Şimdi soğuk bir çadırda, Gülcemal'e binerken elime tutuşturduğun bu deftere başlıyorum. Çünkü yaşadıklarımı mektup kâğıtlarına aktarıp da sana, size yollayamam artık. Bir vadi ağzında ciğerlerimi sökerek haykırdığımda hissettiğim ne ise onu ancak bu deftere yazabilirim."
Sayfa 320
ZEHRAM
... Bir avuç aşk ikram et bu gönül dilencisine Pamuktan yumuşak elini bas yaralarımın üstüne Güzelleşsin kabuk tutan acılarım Aydınlığa kavuşsun en karanlık yanım ...
Sayfa 9
ZEHRAM
Bulutlar silüetini resmediyor Güneş yanaklarına tebessüm kondururyor Kaşların en nadir kuşların kanatlarında Saçının her bir teli rüzgarın kollarında Koşuyor gecenin en parlak yıldızlarına Bana gel Zehram en güzel tokalar dudaklarımın arasında Endişe etmesin o minik kalbin Ana şefkatiyle sana ninniler söylerim Zehram aş tepeleri var haneme Var sevdiğinin kalbine Savur efsunkar bakışlarını evimin her köşesine Nakışını işle kalbime Donat sofralarımı tebessümünle Bir avuç aşk ikram et bu gönül dilencisine Pamuktan yumuşak elini bas yaralarımın üstüne Güzelleşsin kabuk tutan acılarım Aydınlığa kavuşsun en karanlık yanım Yahut bırak beni karanlıklarda boğulayım Zehram boğulayım.
Sayfa 9 - Tilki Kitap