..."-Keşke Hatice Anamızın günlerinde yaşayan bir ebe olaydın Destigül nenem. O vakit hemen koşar yetişirdin yanlarına.
-He..Ya Mebrur! Ama ben zaten avuçlarıma doğmuş her kız çocuğunun göbeğini 'Zehra' diye kesip bağlarım. "
"Yarını düşlüyoruz ve yarın gelmiyor. Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz.
Yeni gün çoktan geldigi halde; yeni bir gün düşlüyoruz.
Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz.
Çağrıları duyuyoruz ama hiç önemsemiyoruz.
Gelecek henüz bir planken, o gelecek icin ümitleniyoruz.
Her gün kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz.
Kurtuluş elimizdeyken, kurtarıcı bekliyoruz.
VE HALA UYUYORUZ
VE HALA UYUYORUZ
VE HALA DUA EDİYORUZ
VE HALA KORKUYORUZ.
(Ölü Ozanlar Derneği filminden)
Zaman ne kadar hızla akıyor Zehra. Biliyor musun, zaman kelimesi ilk defa dört bin küsur yıl önce kullanılmış. Kökeni Akadlara kadar gider. Muhtemelen onlar da başka kültürlerden devraldılar. Zaman kelimesi çok ağır. Tıpkı tarih gibi. İnsanlar hep parçalara ayırarak hatırlamak istiyorlar bu yüzden. Yıl, ay, gün, saat, dakika, saniye, olmadı mikro saniye falan. Ama iyi tarafı da var. Böyle parçalara, katmanlara böldüğümüz için basamak basamak geriye gidip, geçmişte yaşadıklarımızı sağaltabiliyoruz. Değiştiremiyoruz ama başka bir açıdan bakıp yaşadıklarımıza verdiğimiz anlamları yumuşatabiliyoruz. Zamanın, insanı olumsuz olaylardan uzaklaştırıp, iyileştiren bir gücü olduğunu düşünüyorum," dedi Kaan.