Sen meyve yüklü dalları eğilmeye yüz tutmuş ağaçlar gibi ev, bark ve saadet hapsinde sin. Su bulaşmamış nilüfer gibi. Zira nilüfer suda açar ama suya bulaşmaz. Suyun içinde yetişme sine rağmen nemsiz. Ve insan! Sen, sen! Ey Tan ri'nın kendisinde nefes aldığı sen! Sen, bütün hayvanların ve bitkilerin evi olan ve onlar için yaratılmış bulunan bu bataklığın içindesin. Bü tün onların cinsinden yaratılmış olan "sen" bu görünür sen değilsin. Tıpkı nilüfer gibi, haberdar olmadığın meçhul içeriler üzerinde parıldayan bir güneşin altında bütün varlığını bir emzirici ağız yap. Bizi günbegün parça parça kendimizin kurbanı eden bu sözler, dedikodular, çağrılar, çabalar; gündelik parça parça fedakarlıklar, zek ler, düşmanlıklar, nefretler; insanı fare, domuz ve kurt gibi bir hayvan karikatürü haline getiren, dönük ve küçük düşürücü olan her şey, yere insanın kendi efendiliğini, liderliğini, izzetini, tanrılığını, Tanrının yeryüzündeki temsilcisi oluşunu anlamamasına sebep olur. O, sadece ve sadece kendisine yani "böyle bir varlık'a verilmiş olan, kendi tekelinde bulunan bu değer ve jm kanları fark etmez. Kendisini kolayca zillete sürükler, başkasına feda eder, başkasının kölesi haline getirir, hatta başkasına kolaylıkla yağcılık eder.
Sayfa 24 - Fecr yayınlarıKitabı okudu
Annesinin genç Schopenhauer'e yazdığı 6 Kasım 1807 tarihli(19 yaşındayken) mektup: Sen kötü bir insan değisin, zekà ve eğitim yoksunu değilsin, topluma yararlı bir kişi olman için gereken her șeye sahipsin. Daha da ötesi, senin içinden geçenlerden haberim var; onların birkaçının iyi olduğunu da bilyorum ama gene de sinir bozucu ve dayanilmaz oluyorsun, seninle yaşamak çok zor. Bütün iyi niteliklerin aşrı zekân karşısında karanlğa gömülüyor; her şeyi başkalarından daha iyi bilme hırsın, denetleyemedigin şeyleri geliştirip ustalaşma isteğin bu iyi niteliklerini yararsız kılıyor. Bu davranışınla etrafındaki insanları gücendiriyorsun; hiç kimse, õzelikle senin gibi önemsiz biri tarafından zorla aydinlatimak ve geliştirilmek istemeyeceği gibi, hiç kimse senin gibi birçok zayıflığı olan bir kişi tarafından azarlanmayı, zerre kadar bile terslenmeyi hele hikmeti bir tonda, bu iş bundan dolayı böyledir şekinde hiçbir itiraz kabul etmeden yapılan konuşmaları anlayışla karşılayamaz. Biri senin yaptıklarının daha azını yapsaydı sadece kendini komik duruma düşürmüş olurdu; ama senin bu halin, son derece rahatsız edici. David E. Cartwright: Schopenhauer, çev. S. Erduman, Iş Kültür: 2014, s. 119
Reklam
5/1 FATİHA SÜRESİ "Bizim kültürümüzde, Fatiha suresi denilince, hemen akla ölüler gelir. Bu münasebetle her ölünün mezar taşına "Ruhuna Fatiha"ibaresini yazdırmak oldukça yaygın bir gelenektir. Toplumumuzdaki hâkim inanca göre, en azından üç İhlas bir Fatiha okuyup sevabını geçmişlerinin ruhuna bağışlamak,(!) hayattaki yakınları için ölülere karşı adeta bir vecibedir; en azından yapılması gereken bir insanlık görevidir. Bizde devam eden bu geleneğe ve yaygın eğilime/anlayışa göre Fatiha Suresi sanki, hayatakiler için değil de ölüler için indirilmiş ve o manada icap eden bir sure gibidir. Hâlbuki, bütün olarak ne Kur'an'ın ne de Fatiha Suresinin indiriliş amacı ölülerdir Asıl amaç hayattaki insandır; hem de hakikatleri görme işitme ve kavrama yeteneği canlı olan dipdiri insan... Hedefi ise, müminin dünya hayatı boyunca Rabb'i ile arasındaki bağı sıkı tutmak, kulluk bilincini korumak, zaman zaman onu yenilemek ve hiç yalpalamadan "Sırat-ı Müstakim" üzeri yaşamasına katkıda bulunmaktadır." ~Zekí DUMAN //Beyânu'l - Hak - Nüzul Sırasına Göre Kur'an-ı Kerim'in Tefsiri 1 ( Mekkî Süreler -1)
5/1 FATİHA SÜRESİ "Bizim kültürümüzde, Fatiha suresi denilince, hemen akla ölüler gelir. Bu münasebetle her ölünün mezar taşına "Ruhuna Fatiha"ibaresini yazdırmak oldukça yaygın bir gelenektir. Toplumumuzdaki hâkim inanca göre, en azından üç İhlas bir Fatiha okuyup sevabını geçmişlerinin ruhuna bağışlamak,(!) hayattaki yakınları için ölülere karşı adeta bir vecibedir; en azından yapılması gereken bir insanlık görevidir. Bizde devam eden bu geleneğe ve yaygın eğilime/anlayışa göre Fatiha Suresi sanki, hayatakiler için değil de ölüler için indirilmiş ve o manada icap eden bir sure gibidir. Hâlbuki, bütün olarak ne Kur'an'ın ne de Fatiha Suresinin indiriliş amacı ölülerdir Asıl amaç hayattaki insandır; hem de hakikatleri görme işitme ve kavrama yeteneği canlı olan dipdiri insan... Hedefi ise, müminin dünya hayatı boyunca Rabb'i ile arasındaki bağı sıkı tutmak, kulluk bilincini korumak, zaman zaman onu yenilemek ve hiç yalpalamadan "Sırat-ı Müstakim" üzeri yaşamasına katkıda bulunmaktadır." ~Zekí DUMAN //Beyânu'l - Hak - Nüzul Sırasına Göre Kur'an-ı Kerim'in Tefsiri 1( Mekkî Süreler -1)
Doga aliskanlik ve içgüdü yararsiz hale gelene kadar zekâya basvurmaz, Degisimin olmadigı ve degisime ihtiyaç duyulmadigu yerde zekà yoktur.
“Hatasız kul olmazmış. Hatalarınla geri zek günahlarında, kırık dökük kalbinde gel. Gel ki bütün yaralarını iyileştireyim. Gel ki bütün yaralarım iyileşsin, hasretim bitsin. Seninle nefes almayı, yeniden yaşamayı, sevmeyi öğrendikten sonra sensiz olamam.“
Sayfa 60 - Müptela YayınlarıKitabı okudu
Reklam
137 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.