Yardımseverliğime hep en arsız dilencileri gönderdiniz.;acımamın etrafına hep ıslahı mümkün olmayan utanmazları yığdınız. Böyle yaraladınız benim erdemimin inancını.
Ermişin birini yolda yürürken görmüşler. Bir elinde bir kova su, öteki elinde bir meşale taşıyormuş.
"Nereye gidiyorsun böyle?" diye sormuşlar.
"Bu kovayla cehennemi söndüreceğim, bu ateşle de cenneti yakacağım" demiş.
"Niçin?" demişler.
"İnsanlar" demiş, "günahı ve sevabı, cennet vaadi ve cehennem korkusu için değil, kendi gönülleri için yapsınlar."
Bu kıssa tam Doğu toplumları içindir.
Çünkü insanların çoğunun içi fesattır. Yapılan her işin arkasında bir cennet vaadi ve cehennem korkusu ararlar.
Hiçbir art niyet olmadan sadece düşündüğünü söyleyen beyinleri ve kendilerine zararı dokunsa bile gönüllerinden geçeni paylaşanları anlayamazlar.
Bu kara gönüllülere göre her söz hesaplıdır. Her davranışın arkasında bir çıkar hesabı vardır.
Bu yüzden cenneti tutuşturmak ve cehennemi söndürmek isteyen ermişi de anlayamazlar.
… Rasyonel toplumlardaki, “ bir işi, en iyi yapabilecek kişinin üstlenmesi” kuralı altüst olur. Örgütlü orta zekalılar, kendi dayanışmalarını kurarak, yetenekli insanı yok eder ve kendilerinden birini oturtur oraya..
O kadar çok nefret ediyoruz ki bazen ruhumuz yokmuş , onu ayaklar altına almışız gibi. Bazen de öylesine seviyoruz taşı, toprağı; çiçeği,böceği..
Bir yerde sabit kalmalı insan iyiyse iyi , kötüyse kötü.