Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zeliha Acar

Zeliha Acar
@zell_acrr
“O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.” (Şuarâ, 78)
Üniversite öğrencisi
Lisans / İlahiyat
Bursa
Bursa, 7 Temmuz 2004
10 okur puanı
Nisan 2022 tarihinde katıldı
Zeliha Acar tekrar paylaştı.
İçinde bulunduğumuz çağ “şimdi”yi yaşamamıza fırsat vermiyor. …sonuç ise fazla programlanmış, endişeli ve mutsuz çocuklar.
Reklam
“Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir” sözünün hakkını vermek için ağır bedeller ödedi. Düşmanına benzeye benzeye hakikatin izzetini öldürenlerin sahte zaferlerini elinin tersiyle itti.
Aliya İzzetbegoviç
Aliya İzzetbegoviç
Bugün (8 Ağustos) Aliya İzzetbegoviç'in doğum günü...
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevildiğinden emin olunca insan ne kadar da cüretkâr oluyor.
Sigmund Freud
Sigmund Freud
Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey mutlaka vardır.
Sigmund Freud
Sigmund Freud
Reklam
Zayıflıklarımız gücümüzdür.
Sigmund Freud
Sigmund Freud
Gençlerin aklı erse yaşlıların gücü yetse...
Sigmund Freud
Sigmund Freud
"Kardeş sevgisi tüm insanları sevmektir. Ve tek kişiye ait olmaması en büyük özelliğidir."
Erich Fromm
Erich Fromm
Tüm insanlar eşittir, çünkü onlar toprak ananın çocuklarıdır.
Erich Fromm
Erich Fromm
Sevmek bir eylemdir edilgen bir duygu değil. Bir şeyin “içinde olmaktır” bir şeye “kapılmak” değil. En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.
Erich Fromm
Erich Fromm
Reklam
"...Japonya ve Türkiye örnekleri, bu açıdan modern tarihin klasikleri olarak görülebilir. Evvelki asrın sonunda ve bu asrın başında bu iki ülke birbirine çok benzer ve mukayese edilebilir bir görüntü çiziyorlardı. Her ikiside kendine özgü fizyonomileri ve tarihte ki yerleri ile kadim imparatorluklardı. Her ikisi de neredeyse aynı gelişmişlik seviyesinde ve hem büyük bir ayrıcalık hemde muazzam bir yük olabilecek şanlı tarihe sahipti. Hülasası, her ikisi de gelecek için hemen hemen eşit şansa sahiptiler. Daha sonra her iki ülkede de bilindik reformlar birbirini izledi. Yabancılarınkini değil kendi hayatını yaşamak isteyen japonya, gelenekleri ve gelişmeyi bütünleştirmeye çalıştı. Türkiye'nin yenilikçileri ise, Türkiye için bunun aksi bir yol benimsediler. Bugün Türkiye, üçüncü sınıf bir ülke konumundayken japonya ise dünya uluslarının zirvesine tırmanmıştır. Türk ve Japon reformcular felsefelerindeki farklılık belki başka hiçbir hususta olmadığı kadar bariz ve karakteristik olarak yazı meselesinde ortaya çıkar. Basitliği ile öne çıkan ve sadece 28 harfin olduğu Arap alfabesi dünyanın en kusursuz ve en yaygın alfabelerinden biriyken. Türkiye bu alfabeyi kaldırmış, japonya ise kendi içindeki "Romalıların" Latin alfabesinin kabulü cihetindeki taleplerini reddetmiştir. Japonya reformlarından sonra dahi 46 işaret ve 880 Çince ideogramı barındıran girift yazısını muhafaza etmeyi tercih etmiştir. Bugün Japonya'da okur yazar olmayan yoktur. Diğer taraftan Türkiye'de, Latin alfabesinin kabulünden 40 yıl sonra, nüfusun yarıdan fazlasının okur yazarlığı yoktur. Bu netice, körlerin dahi görebileceği cinstendir."
"Kur'an'ı ezbere okuyup yorumluyorlar,ardından tekrar ezbere okuyup değerlendiriyorlar,sonra yine ezbere okuyorlar. Binlerce kez tekrarlıyorlar ki bir kez bile uygulamaya vakitleri olmasın."
"Hayatımın erken dönemlerinde öğrendim ki eğer bir şeyi istiyorsan, biraz gürültü yapsan iyi olur."
"Bir insan, aklındakileri söyleyecek cesareti olmadığında korkar."
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.