Harzemşahlar
Harzemşahlar Devleti görünüşte Asya'nın en güçlü devleti olmasına karşın, içte çürük bir yapıya dayanıyordu. Yönetimde ve aile içindeki çekişmeler orduda düzen, disiplin bırakmamıştı. Komutanlar ve yöneticiler arasında çekememezlik alıp yürümüştü, imparatorluğu oluşturan çeşitli boylar arasında düşmanlıklar sarmıştı. Mezhep çatışmaları ülkeyi
"Sû'dâ'ya şöyle söyle: Bizim sana ihtiyacımız yoktur ve biz iri siyah gözlüleri istemeyiz. Dar gözler ve gözlüler bizim düşüncemizi doldurmuşlardır. Onlar baktıkları vakit yalnız gözlerinin siyahlıkları görülür. Fakat gülecek olurlarsa o siyahlık da görünmez olur. Türk yüzü -ki Tanrı onları kem gözden esirgesin- gökteki ay gibidir." (Zemahşerî)
Reklam
Zemahşerî, Rahman Sûresi'nin tefsirinde Allah Teâlâ'nın nimetlerini sıralamaya nimetlerin en üstünüyle, din nimeti ile başladığını, çünkü din nimetinin ve vahy-i ilahî’nin en a'lâ mertebesinin Kur'an'ın tenzil ve talimi o lduğunu söyler, sonra insanın yaratılışının zikredilip talim-i beyan sebebiyle onun diğer canlılardan temyiz edildiğinin vurgulandığını, beyan'ın ise mantık (nutk=kelâm) demek olduğunu açıklar.
Sayfa 95 - Kapı Yayınları
KURAN DA CEZALAR VE HUKUKUN EVRİMİ. Kuran ın oluştuğu toplum ilkel bir köy ve hayancılık toplumu idi. Vergi sistemi olmayan,devlet olmamış bir sistemde ,hapishane,cezaevi, gardiyan, mahkeme gibi üst organizasyonlar oluşmamış olması gayet anlaşılabilir bir durum. Bu durumdaki bir toplumda ,gerek çevresindeki roma ve iran daki
Üçüncü Nokta: Kur'ân, o asırdan tâ şimdiye kadar öyle bir belâğat göstermiş ki, Kâbe'nin duvarında altınla yazılan en meşhur ediplerin "Muallâkat-ı Seb'a" nâmıyla şöhretşiar kasidelerini o dereceye indirdi ki, Lebid'in kızı, babasının kasidesini Kâbe'den indirirken demiş: "Âyâta karşı bunun kıymeti kalmadı." Hem bedevî bir edip ‎فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ 1 âyetini işittiği vakit secdeye kapanmış. Ona demişler: "Sen Müslüman mı oldun?" O demiş: "Hayır, ben bu âyetin belâğatine secde ettim." Hem ilm-i belâğatın dâhilerinden Abdülkahir-i Cürcanî ve Sekkâkî ve Zemahşerî gibi binlerle dâhi imamlar ve mütefennin edipler, icmâ ve ittifakla karar vermişler ki, "Kur'ân'ın belâğatı tâkat-i beşerin fevkindedir; yetişilmez." Hem o zamandan beri, mütemadiyen meydan-ı muarazaya davet edip, mağrur ve enâniyetli ediplerin ve belîğlerin damarlarına dokundurup, gururlarını kıracak bir tarzda der: "Ya birtek sûrenin mislini getiriniz, veyahut dünyada ve âhirette helâket ve zilleti kabul ediniz" diye ilân ettiği halde, o asrın muannid beliğleri birtek sûrenin mislini getirmekle kısa bir yol olan muarazayı bırakıp, uzun olan, can ve mallarını tehlikeye atan muharebe yolunu ihtiyar etmeleri ispat eder ki, o kısa yolda gitmek mümkün değildir.
Sayfa 352 - EnvarKitabı okudu
Bir filozofa : "İnsana ölümden daha ağır gelen bir şey var mıdır?" diye soruldu. O da "Evet, ölümü istemeye vesile olan bela, ölümden daha ağırdır." dedi. Zemahşeri Keşşaf
Reklam
576 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.