Queer edebiyat denilince ilk akla gelen kitaplardan olan Giovanni’nin Odası uzun zamandır okuma listemde olan bir kitaptı ve nihayet geçtiğimiz ay okuyabildim (yorumunu anca yazabiliyorum affola).
Kitap, yazıldığı 60’lı yıllar için oldukça cesur bir konuyu ele alıyor; eşcinsel aşkı. Yazarı Baldwin bir zenci olarak hem ırkçılıkla hem de bir eşcinsel olarak homofobiyle mücadele etmek zorunda kalmış ve bu durumları bence yazarlığını beslemiş.
Amerika’dan Paris’e giden David, bir süre Paris’i deneyimleyip ülkesine dönmeyi ve gençliğin çılgın günlerini arkasında bırakmayı planlamaktadır . Bu sırada heteroseksüel olarak karşımıza çıkar ve hatta kız arkadaşı vardır, Hella. Hella bir süreliğine Paris’ten ayrılır ve David’in yolu bir barda Giovanni’yle kesişir. Kalacak yer sorunu olan David, Giovanni’nin odasına taşınır ve bu arada kendi içine de bir yolculuğa çıkar, homoseksüelliğle tanışır.
Kitap karakterleri çok iyi anlatmış, her durumun nedeni çok kolay anlaşılıyor. Mekan tasvirleri çok başarılıydı, sanki mekanda ben de varmışım gibi okudum. Son bir not daha bırakmak istiyorum, Baldwin 10 yıl Türkiye’de yaşamış, bunu da hayatını araştırırken öğrendim ve çok şaşırdım.
Trajik sonuyla beni fazlasıyla sarsan bir kitap oldu. Eğer listenizde varsa ertelemeden okuyun. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.