"...Bu yerlerin padişahının hadsiz bir sehaveti, hesabsız dolu hazineleri vardır. Halbuki böyle bir sehavet ve tükenmez hazineler, daimî ve istenilen her şey içinde bulunur bir dâr-ı ziyafet ister. Hem ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler orada devam etsinler. Tâ zeval ve firak ile elem çekmesinler. Çünki zeval-i elem, lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet dahi elemdir..."
Onuncu Söz
Zevâl-i elem, lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet dahi elemdir.
Reklam
Çünkü zeval-i lezzet, elem olduğu gibi zeval-i lezzetin tasavvuru dahi bir elemdir. Bütün mecazî âşıkların divanları, yani aşknameleri olan manzum kitapları, şu tasavvur-u zevalden gelen elemden birer feryattır. Her birinin bütün divan-ı eş'arının ruhunu eğer sıksan elemkârane birer feryat damlar. Risale-i Nur - Sözler
Evet, lezzetin hakikî lezzet olması, zeval görmeyip devam etmesindendir. Zira elemin zevali lezzet olduğu gibi, lezzetin zevali de elemdir; hattâ zevalinin tasavvuru bile elemdir. Evet bütün mecazî âşıkların enînleri, bağırıp çağırmaları, bu kısım elemdendir ve bütün dîvanlarıyla yaptıkları ağlamalar, vaveylâlar, hep mahbubların firak ve zevallerinin tasavvurundan neş'et eden elemdendir. Evet pek çok muvakkat lezzetler var ki, zevalleri dâimî elemleri intac ettiği gibi; çok elemlerin zevali de, leziz lezzetlere bâis olur. Lezzet ve ni'met ise, devam etmek şartıyla lezzet ve ni'met sayılabilir.    Hülâsa: İnsan, ebed için yaratılmıştır. Onun hakikî lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umûr-u ebediyededir.
Sayfa 130 - Sözler Neşriyat. San. Tic. A.Ş. ( Zeval: sona erme, son bulma. Elem: acı, dert, kaygı. Firak: ayrılık, ayrılma. İntac: netice verme, doğurma, meydana getirme.Kitabı okudu
...bu yerlerin Padişah'ının hadsiz bir sehaveti, hesapsız, dolu hazineleri vardır. Hem ister ki o ziyafetten telezzüz edenler orada devam etsinler, tâ zevâl ve firâk ile elem çekmesinler. Çünkü zevâl-i elem, lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet dahi elemdir. Sehâvet:Cömertlik, Telezzüz:Lezzet alma Zevâl:Yok olma, Firâk:Ayrılık
Sayfa 8 - rnkKitabı okudu
İnsan eski zamanını düşünse, ya lisânı veya kalbi ya âh âh! veya oh oh! tahattur veya telaffuz edecektir. Âh, müstetir elemin tercümanıdır. Oh, ruhta muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir. Âh'ı dedirten, lezâiz-i mâzîyenin tasavvur-u zevâlidir. Çünki zevâl-i elem lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet de elemdir.
217 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.