Dünya gözyaşlarımın içindeydi artık, dünya bulanıktı, dünya ıslaktı ve dünya kalın uğultular eşliğinde, etrafa buğular saçarak, hafif hafif titriyordu.
İçimden kalkıp babama sarılmak geçti aslında ama yapamadım bunu, baktım sadece. O da bana baktı gözlerini hiç kırpmadan. O an, birbirimize bakışlarımızla sarıldık sanki.
Dünyanın güçlülere ait olmasına pek şaşmamak lazımdı. Köleler kendi esaretlerini saplantı haline getirmişlerdi. Onlara göre iş, önünde diz çöküp taptıkları altın bir puttu.
beni diğer adamlara benzetirsen, onların yaptığı işleri yapmamı, onların soluduğu havayı solumamı, onların bakış açılarıyla bakmamı istersen aradaki farkı ve beni yok edersin, sevdiğin şeyi yok edersin.
"İçimde söylemek istediğim çok şey var sanırım. O kadar fazla ki. Kafamdakileri gerçek anlamda aktarmanın yollarını bulamıyorum. Bazen sanki tüm dünya, tüm yaşam, her şey gelip kafama doluşuyor ve sözcüleri olmam için bağırıp feryat ediyor."
"...yılda otuz bin dolar kazanma uğruna kendini yaşamaktan mahrum etmiş. O otuz bin doların toplamı, çocukken biriktirdiği on sentle satın alabileceği bir şekeri, fıstığı ya da bir sinemanın veya tiyatronun balkon katındaki bir koltuğu bugün satın alamaz."