Fransız devrimi sırasında yaşanan bir aşkın öyküsüyle başlıyor kitap. Ama öyle bir aşk ki ölümüne ,idamına az kalmış bir çiftin aşkı. Ölümün yakın olduğu bilsek bile yazgımızı yaşamaktan vazgeçmeyiz. Aşkın bizim bulunduğumuz şartları nasıl görmemizi değiştirdiğini de anlatıyor. Devamında İki Yalnız İnsan öyküsü yer alıyor. Dışlanmış, alay edilmiş insanlar birbirini bulduğunda çok iyi anlarlar. Aynı duyguları aynı acıları yaşamışlardır. Ya fiziksel ya da duygusal olarak diğerlerine göre eksik adlandırılan bir yanımız varsa bunun sonucunda dışlanma kaçınılmaz olur. Devamında son öykü olan Wondrak çirkin diye adlandırılan bir kadının tecavüz sonucu bir çocuk dünyaya getirmesiyle başlar. Çocuğu onun hayatındaki en önemli anlamı olacak . Ve evlat sevgisini ,koruma iç güdüsünü bize hissettiriyor. Kitabı okurken kafamda şöyle bir soru canlandı :Kadınlar olarak biz istemesek bile hamile kalabiliyoruz? Bunun farkındalığı epey garip hissettirdi. Biz o sıra kendi halimizde olmasak ,uykulu ya da baygın ya da o an hayatta bile olmasak yine de hamile kalınabiliyor. Bu farklılık biyolojik olarak düşündürüyor. Zweıg'ın eseri benim için kısa ve öz hikayelerden oluşan ,tek çırpıda okunacak bir eserdi. Keyifli okumalar :)
Lyon'da DüğünStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202131,3bin okunma
Taşra kasabasında çirkin ve bakımsız bir hastane vardır .Ek bina vardır ve bunun içinde kokuşmuş odalar ve eskimiş kıyafetler vardır. Bu odalarda akıl hastaları vardır. Kasabada doktorluk yapmak için görevlendirilen doktor bir gün akıl hastanesinin o soğuk koridorlarında yürürken konuşmaya rast gelir. Hararetli bir konuşma yapan İvan Dmitriç takip