İnsan hiç susmamalıydı. Bir derdi mi var? Anlatmalıydı yakınındaki dostlarına yoksa zamanla o dert içinde büyüyüp sadece acı verirdi kendisine. Bu dünyada insanı rahatlatacak yalnızca iki şey vardı; sarılmak ve anlatmak.
"Benden gerçekten ne istediğini söyler misin?"
"Sevgini. Kıvanç'ı sevdiğin gibi beni de derinden sevmeni istiyorum. Sev beni. En ufak şeyde gidecekmişsin gibi değil... Beni hiç bırakmayacakmış gibi sev. Kıvanç'ı nasıl seviyorsan Nehir, beni de öyle sev."
"Ben maviyim, sen siyahsın. Mavi özgürlüğü, siyah ise sonsuzluğu temsil eder."
"Doğru, ben siyahım ve sen de mavisin ama bir yerde yanlışın var... Siyah sonsuzluğu değil, ölümü mavi ise özgürlüğü değil, umudu temsil eder."
Bir yarası vardı, beni hiç tanımadan bu kadar istememesinden belliydi; benim de bir yaram vardı, onu hiç tanımadığım halde bu kadar vazgeçilmez bulmamdan belliydi.