“Kim ki bir kadını zehirler ya da kim kadının ruhunun derinliklerine sokar bıçak ya da hançer, inanamam hayatta, insan olduğuna, olsa olsa bir cehennem zebanisidir, girmiştir insan kılığına.”
Bir çırpıda okuduğum, yer yer ağladığım, yer yer tebessüm ettiğim, ancak en çok da ne büyük bir milletin ferdi olduğunu anladığım kitap…
Bir yangınla başlayan hikaye, durgun bir suyun kenarında sona eriyor. Bulgaristan’dan Kafkasya’ya, yaşlı Osmanlıdan genç delikanlı Cumhuriyet Türkiyesine uzanan anılar, olanca berraklığıyla okuyucuyla buluşuyor. Anadolunun bitap halini, insanımızın asırlar süren sefaletinin ve geri kalmışlığının her yönden anlatıldığı eser şimdilerde yaşadığımız olaylar ve dejenerasyon politikaları ile kolaylıkla bağdaştırılabilir. Okurken yalnızca “O” yılları değil şimdiyi de size anlatan sayfalarla karşılaşacaksınız.