O sarı çukur açmıştı ağzını, Bekliyordu canlı bir şeyi yutmayı: Yerdeki çamur bile kan istiyordu, kan Susamış, zift karası meydandan: Ve biliyorduk ki, hoş bir seher vakti Asacaklardı mahkumlardan birini.
Zift kadar kara olan, kar kadar beyaz olanı kavramakta zorlanıyor belki de
Sayfa 22 - Kapı Yay.
Reklam
Hemmedâ
Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü Bostan issi kakıyup, der ne yersin kozumu Kerpiç koydum kazana, poyraz ile kaynattım Nedir deyip sorana, bandım verdim özünü İplik verdim çulhaya, sarıp yumak etmemiş Becit becit ısmarlar, gelsin alsın bezini
Biraz ağır olmadı mı Gılgamış?
"Soğukta insanı ısıtmayan ocaksın sen, rüzgârı tutmayan derme çatma kapısın, savunucularının üstüne devrilen saray, altında yatanı boğan bir yorgan, götürenin üstünü kirleten zift, taşıyanın üstüne boşalan su tulumu, taş duvarı çatlatan kireç, çökerten koçbaşı bir dost ülkeyi, giyenin ayağını vuran çarık!"
Sayfa 58 - İş Bankası Kültür Yayınları, XII. BasımKitabı okudu
Belki de sen Allah'a mağlup olmuşsun da Galib'i bilmek için ondan şüphe ediyorsun. Zift kadar kara olan, kar kadar beyaz olanı kavramakta zorlanıyor belki de."
O bitip tükenmek bilmeyen gecenin zift gibi kuşatan örtüsü sarmıştı ruhunu..
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.