Günahın Sürmesi
"... Zihin tarafından yönetilen her varlık, bu zihin bağımsız olduğunu ileri sürse de en azından bir fikre dayanan aşkın bir kaynağın sonucu olarak içsel bir sonuca bağımlıdır. Ama böyle bir yaşam içinde, insan olabilir sonuçların sonsuz bir fikriyle her sonuç kopuşundan sonsuzca kaygı duyar; bu şekilde yaşamını götüren bu bütünlükten koparılma tehlikesini taşımaz mı? En küçük tutarsızlık, devasa bir kayıptır çünkü zinciri kaybeder; bu belki de anında zinciri koparmaktır, tüm güçleri tek bir uyumlulukta birleştiren bu gizemli gücü yok etmektir, yayı gevşetmektir; ben'in büyük işkencesinde belki de tüm içsel uyumun, tüm gerçek hızın, tüm canlılığın kaybolmuş olacağı iç devrimde, bir güçler kaosunda her şeyi mahvetmektir. ..."
Sayfa 119 - Doğu Batı YayınlarıKitabı okudu
Öznel ve nesnel zihin
Dış dünyada bulunan ve gözle görülür şeylerle ilgilendiği için bilinçli zihne bazen nesnel Zihin de denir nesnel zihin nesnel dünyanın farkındadır gözlem araçları da 5 fiziksel duyunuzdur. Nesnel zihniniz, çevrenizle yaptığınız anlaşmada rehberiniz ve yönetmeninizdir 5 duyunuz aracılığıyla bilgi edinirsiniz nesnel zihniniz gözlemle deneyimle ve eğitimle öğrenir daha önce de belirtildiği gibi nesnel zihnin en büyük işlevi mantık yürütmesidir.
Reklam
Öfkelenmeye ve hoşnutsuzluğa mahal vermeyen bir adam içinde gücü, sağlam sinirleri ve yürekliliği barındırır. Çünkü zihin hislerden bağımsız olmaya ne kadar yakınsa, güçlü olmaya da o kadar yakındır. Öfke de üzüntü gibi zayıflıktır. Çünkü her ikisi de yaralanmaya ve teslimiyete neden olur.
Sayfa 120 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çoğunluk!!
Devlet kimsenin zihin ve ahlak algısına karışmaz, sadece duyularına ve bedenine meydan okur. Devletin zekâsı ve dürüstlüğü değil, fiziksel gücü üstündür. Bu dünyaya bir şeylere zorlanmak için gelmedim. Kendi tarzımda nefes alacağım. En güçlünün kim olduğunu gö­relim. Çoğunluğun gücü nedir ki?
Zihniniz nasıl işler?
Doğru bir şekilde düşünmeye ve hissetmeye başladığınızda, huzurlu bir zihin ve sağlıklı bir beden kaçınılmaz hale gelir.
Sayfa 30
"Şimdi'de Daha Fazla Acı Yaratmayın Kimsenin yaşamı acıdan ve üzüntüden tamamen arınmış değil. Bu durumda bu onlardan kaçınmak yerine, onlarla birlikte yasamayı öğrenme meselesi değil mi ? İnsanın çektiği acının büyük bölümü gereksizdir. O gözlemlenmeyen zihin yaşamınızı yönettiği sürece kendi-yarattığınız bir şeydir. Şimdi yarattığınız acı daima, olanı kabullenmemekten, olana bilinçsiz bir biçimde direnmekten kaynaklanır. Düşünce düzeyinde, direnme bir yargı biçimidir. Duygusal düzeyde, o bir olumsuzluk biçimidir. Acının yoğunluğu şimdiki an'a karşı direnmenin derecesine bağlıdır ve bu da zihninizle ne kadar güçlü bir biçimde özdeşleştiğinize bağlıdır. Zihin daima Şimdi'yi yadsımaya ve ondan kaçmaya çalışır. Bir başka deyişle, siz zihninizle ne kadar çok özdeşleşirseniz, o kadar çok acı çekersiniz. Ya da onu şöyle koyabiliriz: Siz Şimdi'yi ne kadar çok onurlandırır ve kabul ederseniz, acıdan, ıstıraptan -ve egosal zihinden o kadar çok kurtulursunuz."
Reklam
...zihin, hem karakterin iç giysisinin hem de koşulların dış giysisinin usta dokumacısıdır, şimdiye kadar cehalet ve acıyla dokunmuş olabildikleri gibi şimdi aydınlanma ve mutluluk içinde dokunabilirler. James Allen
Zihninize hangi düşünceyi demirlerseniz, zihin bunu çoğaltır…
"Temelde, tüm duygular sizin ismin ve formun ötesinde kim olduğunuzla ilgili farkındalığınızı yitirmenizden kaynaklanan bir ilk, esas, ayırt edilmemiş duygunun biraz değişmiş halleridir. Onun ayırt edilmemiş doğasından ötürü, bu duyguyu tam olarak tarif edecek bir isim bulmak zordur. "Korku" bu duyguya yakındır, ama sürekli bir tehdit duygusunun ötesinde, o ayrıca derin bir terk edilmişlik ve eksiklik duygusu da içerir. En iyisi, o temel duygu kadar ayırt edilmemiş bir terim kullanıp, ona basitçe "acı" demek olabilir. Zihnin başlıca görevlerinden biri bu duygusal acıyla savaşmak ya da onu uzaklaştırmaktır ki bu onun ardı arkası kesilmez faaliyetinin nedenlerinden biridir, ama zihnin yapabileceği tek şey bu acının üzerini geçici olarak örtmektir. Aslında, zihin bu acıdan kurtulmak için ne kadar uğraşırsa, acı da o kadar büyür. Zihin bunun çözümünü asla bulamaz ve sizin de bu çözümü bulmanıza izin veremez, çünkü o kendisi bu "sorunun" asli bir parçasıdır"
Öfkelenmeye ve hoşnutsuzluğa mahal vermeyen bir adam içinde gücü, sağlam sinirleri ve yürekliliği barındırır. Çünkü zihin hislerden bağımsız olmaya ne kadar yakınsa, güçlü olmaya da o kadar yakındır. Öfke de üzüntü gibi zayıflıktır. Çünkü her ikisi de yaralanmaya ve teslimiyete neden olur.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
Ruh, Kendisini ifade edebilmek için zihni araç olarak kullanır. Ruh’a ev sahipliği yapan Zihin huzur içinde ve neşe doludur. Gücü Ruh’tan gelir ve görevini mutlu bir şekilde gerçekleştirir. Yine de zihin kendisini Ruh’tan ayrı görebilir. Kendisini bir bedenin içinde algıladığında, kendini o bedenle özdeşleştirebilir. Böyle bir durumda görevini yerine getiremez, huzuru kaçar ve mutluluk anlamsız ve yabancı olur. Ruhtan ayrı bir zihin, düşünemez. Kendini çaresiz, sınırlı ve zayıf görür çünkü Kaynağının gücünü reddetmiştir. Görevi ile bağlantısı kesildiği anda yalnız ve ayrı olduğunu düşünür. Her şey ve herkes ona karşı saldırıda bulunmaktadır ve o, cılız bedenini siper eder. Bu şekilde zıtlıkları birleştirmeye çalışır çünkü görevinin bu olduğunu düşünür.
Sayfa 96
Öfkelendiğinde bunun erkekçe bir şey olmadığını, sevecenlik ve kibarlık gibi özelliklerin insana ve haliyle bir erkeğe daha çok yaraştığını düşün. Öfkelenmeye ve hoşnutsuzluğa mahal vermeyen bir adam içinde gücü, sağlam sinirleri ve yürekliliği barındırır. Çünkü zihin hislerden bağımsız olmaya ne kadar yakınsa güçlü olmaya da o kadar yakındır. Öfke de üzüntü gibi zayıflıktır. Çünkü her ikisi de yaralanmaya ve teslimiyete neden olur.
Sayfa 120Kitabı okudu
Vücudu çıplaklığa dayanacak derecede sağlam olduğu takdirde bunun meydana getireceği dayanma gücü, çocuğun büyümesine zarar verir. Bu gerçek hem hayvanlarda hem de insanlarda açıkça görülür.
Duyguların Kontrolü
Beynimiz temelde “duygusal bir zihni” yönetir (yahut ona aracılık eder). Yani duygular esastır ve mantıklı gerekçeler daha sonra gelir. Motivasyon dediğimiz sürdürülebilir yönlendirici zihin gücü de temelde duygulardan doğar. Bir insanı mantık yoluyla ne kadar tartışılmaz derecede ikna ederseniz edin, o insanın duygusal devrelerinde gerekli değişiklikler oluşmadığı takdirde davranışlarının değişmesi çok zordur. Motivasyon, “neden”lere bağlıdır. Fakat insanı yönlendiren nedenler, mantıksal olmaktan ziyade öncelikle dürtüsel ve duygusaldır. Doğru olduğunu bildiğimiz birçok şeyi yapmamamız ve yanlış olduğunu bildiğimiz birçok davranışı tekrar edip durmamız da bu durumdan kaynaklanır. Dürtüleri dizginlemek (irade), bir davranış yerine başka bir davranışı tercih edebilmek (ihtiyar) veya harekete geçerek bu hareketi sürdürebilmek için duygusal motivasyon gerekir. Kuvvetli duygular, dürtüleri değiştirebilir ve bilinçli davranışları da kalıcı olarak farklı kalıplara yönlendirebilir. Yeme düzenimiz, kalp ritmimizden kan basıncımıza kadar birçok parametremizin değerleri, insanlarla iletişim kurarken kullandığımız hareket kalıpları veya yürüme ritmimiz bile bunlardan etkilenir. Âşık olduğumuzda, öfkelendiğimizde, ileri düzeyde korku hissettiğimizde ve “gaza geldiğimizde” yaşadığımız durum budur.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.