Delikanlı neyin söz konusu olduğunu çok iyi biliyordu: Bir şeyi bir başka şeye bağlayan, kendisini çoban olmaya yönlendiren, aynı düşü birkaç kez görmesine, Afrika'ya yakın bir kente gelmesine, bir alanda bir krala rastlamasına, bir hırsız tarafından soyulmasına ve bunun sonucu olarak da bir billuriye tüccarıyla tanınmasına, vb. yol açan gizemli bir zincir, gizemli bir bağ.
Ablam askere ters ters baktı. ''Bizi neden serbest bırakmıyorsunuz?'' diye sordu. Yüzünde ansızın şiddetli bir tokat patladı. ''Suçluların serbest bırakıldığı nerede görülmüş?'' dedi gülerek. ''Öyleyse suçumuz ne?'' diye sordu Ayşa ablam cılız bir sesle. ''Bak sen,'' dedi Çetnik alaycı bir ses tonuyla. ''Dilsiz Balinkura dile gelmiş. Suçunuz ne mi? Hem Türksünüz, hem de Müslüman. Bundan daha büyük bir suç mu olur?'' ''Biz Türk değil Boşnakız,'' dedim. ''Doğru, dinimiz de İslamiyet.'' Asker yanıma geldi, saçlarımı kokladı. ''Zaten kokundan belli,'' dedi. ''Sen İslamiyet kokuyorsun.'' ''Sen de,'' dedim gözlerimi gözlerine dikerek. ''İslamiyetten korkuyorsun. Hem de o kadar çok korkuyorsun ki, geceleri rüyana giriyor, öyle değil mi?''
Sayfa 174
Reklam
İçimde fırtınalar koptu. Ağlamaya başladım. Neden Allahım? Bu genç yaşta neden bu kadar şiddetli bir kederi içime üfledin? Oysa ben kendimi çok inançlı ve cesur sanırdım. Beni hiçbir şey korkutamaz derdim. Şimdi şu halime bak! Bilmediğim bir yerde, gözleri dönmüş, aç hayvanlar gibi kudurmuş insanların ellerinden kaçıp kurtulmaya çalışıyorum. Neden Allahım, neden bana bu genç yaşımda hayatı erken öğrettin?
Sayfa 244Kitabı okudu
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya: Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir: Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat: Şu çıkan buluta bak,
Sayfa 398 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Can yücel, bir zamanlar babasının büyük isminden rahatsız. Ne dense orada burada konuşup duruyor. Yaşar Abi, bir gün ona diyor ki: ‘’Bak Can,sen babanı iyi tanımıyorsun,Ben senden daha iyi tanıyorum.’’ O sıralar Cumhuriyet gazetesinde çalışıyor Yaşar Abi. Hasan Ali Bey de emekli olmuş, yazılarını ona götürüyor. Oturuyor sohbet ediyorlar; çok
Monna Rosa
Monna Rosa, siyah güller, ak güller; Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Reklam
569 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.