Yazık! Kopkoyu derinlere batıp
nasıl donuklaşmış, canlı ışığından yoksun kalmış bu zihin böyle!
Mutlak karanlıklara gitmeyi kafasına koymuş,
dünyevi fırtınalarla kabardıkça kabarmış, ölümcül kaygılar büyüdükçe sonsuzlara.
Bir zamanlar berrak göğün altında,
gök cisimlerinin yolunu izleyip dururdu bu adam özgürce.” Kızıl güneşin
parlaklığına tanık olur,
buz kesmiş ayın ışıltısını gözlerdi.
Farklı farklı küreler arasından kıvrıla kıvrıla,
avare yolunda dönen bir yıldız,
kaçmazdı bu adamın ince gök hesaplarından.
Hepsi bir yana, olayların nedenini arardı derinden: Gürültü koparan fırtınalar neden heyecanlandırır denizin dalgalarını,
hangi ruh harekete geçirir şu durağan yıldızların çemberini, niçin kızıl doğudan doğar güneş, batıdaki dalgaların altında kaybolur