Büyüdüm bayım
Ve artık her şey biraz daha zor
Yoruluyorum çoğu zaman
Kafamı kaldıracak halim kalmıyor
Yazmak istiyorum
Ellerim kaleme gidiyor,
Sayfalara dokunuyorum
Yazdığım her satırda sanki biraz daha büyüyorum
Sonra bırakıyorum
Tozlu raflara kaldırıyorum,
Ben onca kağıdı kitap aralarında saklıyorum bayım
Neden diye soracak olursanız
Kıskanırım gözlerin olurum, terse döner bir gün özlemin olurum
Bil ki bugün gözlerim doludur, düşünüyorum bak getirdim sonumu
Üzülme sen gül yüzün onurum, iste yeter gökyüzün olurum
Bil ki bugün gözlerim doludur, söyle bana hasret en zoru mu?
Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi mi?
Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, âlemlerin Rabbi, sen!
Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen!
Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş!
Azap var mı alemde fikir çilesine eş?
Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor?
Necip Fazıl Kısakürek
Kadın o devre, 1910’lu yıllardadır
Birlikte yaşadığı ve her şeyine, hayatı boyunca müdahale eden annesini sonunda geride bırakıp, diktatör Porfirio Diaz’ın maiyetinde mürebbiyelik için ABD’den Meksika’ya gitmiştir.
Adam ise ünlü bir gazeteci, yazardır ve yaşlılığın ne olduğunu ruhuyla, bedeniyle iyice fark ettiği yaştadır.
Amerika’daki ışıltılı
Veda.
Anlaması zor. Kabullenmesi zor. Alışması zor.
Unutması peki? Vedalar unutulur mu? Belki de en kolayı unutmaktır.
Giden söylemeli mi gittiğini? Kalan bilmeli mi kaldığını? Bilip de susmalı mı, bilmeyip de kabullenmeli mi?
Ya da giden de kalan da soruların ucunu açık mı bırakmalı?
Bilinmez.
Siz yine de hoş kalın, hoşça kalın.