Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan.
Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı,
yüzüm ömrümün atlası,
düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku,
uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası.
Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
Söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
Yeniden bir Nil olup taşar mıyım çöllere
Kim giydirir başıma tacını nihayetin
Kim takar bileğime hürriyet künyesini
Karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle
Rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
Ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
Asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı.
At vuruldu, içim paramparça Rüveyda
Gölgelerin ardına sakladım kusurumu
Sen orada kayıtsızca gülümsüyor gibisin
Ben burada damla damla eriyip akıyorum
Yine de, çiğnetmem kimseye gururumu
İstenmediğim yeri sessizce terk ederim
Hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim.