kaybolan yusuf döner kenan'a bir gün; gam yeme,
gör şu mahzun ev olur tekrar gülistan; gam yeme.
ey gönül, işler düzensizlikten elbet kurtulur,
dertliler kalmaz perişan böyle her an; gam yeme.
gerçi birkaç gün felek sapmış gider, hep ters yöne, her zaman arzuna dönmez çünkü devran; gam yeme. bülbülüm, kırlarda tekrar taht kurarsın, gün gelir,
tek ki sağ kal, kopmasın ömrün bahardan, gam yeme sel götürmüş yıkmış varlığını mahveylemiş
nuh eğer kaptansa, korkma olsa tufan; gam yeme.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm
Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar
Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar
Aklı başında olan insan, ne dünya umûrundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı kulakların üstünde tulü etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır.
Maaházá ebedi ömrün önündedir. O ömr-ü bakide göreceğin rahat ve lezzet ancak bu fâni ömürde sa'y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bakiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!
İnsan büyüdükçe ve çok düşündükçe mutsuzlaşıyor. Daha fazla çok şey öğrendikçe şaşırmaktan, hayret etmekten, hayal kurmaktan uzaklaşıyor. Gerçekliğin sert ve soğuk duvarlarına çarpıyor... Oysa ki gerçek olan ne ise düşünmemeli. Hayatın akışında süzülüp gitmeli. Nazım Hikmet'in dediği gibi düşünmek güzeldir ama çok tehlikelidir!
Gözlerini seviyorum; ve gözlerin bildikleri için,
Hor gören yüreğinle bana ettiğin eziyeti,
Karalara bürünürler; sevgiyle yas tutanlar gibi,
Güzel güzel acıyarak seyrederler çektiklerimi.
Aileyi bir arada tutan şey yakınlıktır. Menfaatsiz, teklifsiz, hesapsız, maskesiz, sadece kendi olmanın tatlı huzuru. Ev yuva olmaktan çıkarılıp bir eğlence merkezine veya bir pansiyona dönüştüğünde, herkesin başının çaresine bakması gerekecektir. Soğuyan insan ilişkileri aileyi de muhasara altına almış bulunuyor ama yapmamız gereken, geçmişin yasını tutmak yerine, insan olmanın özüne sadık kalmak. Bu da evi yeniden sıcak bir yuva olarak tesis edebilmekle olur.