Zihnimiz işlediği müddetçe acıyı her yere taşıyabilir, yaşanan her acı bir olayla bağlantılı duygu, düşünce ve fiziksel hatırlatıcılardan kaçmaya çalışırken, onların esiri olabiliriz.
“Romalılar, olumsuzlukları zamanında gördükleri için her zaman çaresini bulmuşlardır ve savaştan kaçmak için olumsuzların üstüne gitmekten kaçınmamışlardır, çünkü savaştan kaçınılmaması gerektiğini ve ertelemenin başkalarının işine yaratacağını da bilmişlerdir. “
“Arzu etmediğimi arzuluyorum, sahip olmadığım şeye sırt çeviriyorum. Ne hiç olabilirim ne her şey; sahip olamadığım şeyle isteyemediğim şey arasında bir köprüyüm.”
“Bir yardımcı muhasebeci, pekâlâ Roma imparatoru olarak düşmeyebilir kendini; İngiltere kralı ise bunu yapamaz, çünkü düşlerinde, olduğundan başka bir kral olma şansından mahrumdur o. Kendi gerçekliği başka herhangi bir şey olmasına izin vermez.”
“Kendine saygısı olan her ruh hayatı en uçta yaşamak ister. Size verilenle yetindiğiniz takdirde, köleden farkınız kalmaz. Olanın fazlasını isteyince çocuk gibi davranmış olursunuz. Biraz daha fazlasını elde etmek ise deliliktir, çünkü her fetih […]”
“Varlığımızı öyle bir hale getirelim ki, başkalarının gözünde hep bir muamma olarak kalsın, bizi en iyi tanıyanların ötekilerden tek farkı, sadece daha yakın olup da bizi çözememeleri olsun.”
“Savaş illaki çıkacak. Her zaman , mutlaka çıkar. Yok demekle yok olmaz. Yokmuş gibi görünse de vardır. İnsan denen varlık var ya, yüreğinin derinliklerinde birbirini öldürmeyi sever. Ve öldürmekten bitap düşene kadar birbirlerini öldürürler.”