Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Delinin Divanı Niteliğindeki Alıntılar

Sabitlenmiş gönderi
TAKİPCİ ARTIRMAK İÇİN YAPILAN TAKİPLERİ ENGELLİYORUM
Özgür İRADENİZİ KORUYUN. Dijital Reklamcıları ve TAKİPCİ ARTIRMAK İÇİN YAPILAN TAKİPLERİ "ÇOKLU"Hesapları Siliyorum.
Delinin Divanı Niteliğindeki  Alıntılar
Delinin Divanı Niteliğindeki Alıntılar
Reklam
Dünyada Bulmadım Gönüle Mekan
Nerde bir gül bitse etrafı diken Yar o baht bende bu ah var iken Hasret mahpus eder kara yer beni Vay desinler ateşim yok közüm yok Dahi yare yalvaracak yüzüm yok Yokladım kendimi bir kem sözüm yok Yara şekva etmiş ruz-i gar beni Sümmani'yim kendi kendim ohladım Şadırvan suyunda yattım yuhladım Yarin küçük defterini yokladım Yazmış defterine ihtiyar beni Aşık Sümmani Narman
Hakikat Kimsenin Tekelinde Değildir.
Sürekli Haklı olduğunu düşünen kişi yeterince yanılıyor demektir... Hakikat kimsenin tekelinde değildir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ANNEYİ ÖLDÜRMEK SURETİYLE KARISINA DERS VERMEK
Qingshan komününde dört kişilik bir aile yaşıyordu: Anne Wang, oğul Wang, karısı Tarçın Çiçeği ve küçük oğulları. Bay Wang, bölgenin tarım makineleri fabrikasında çalışıyordu. Anne Wang ile gelini Tarçın çiçeği arasındaki ilişkiler, havadaki pozitif ve negatif elektrik yükleri arasındaki ilişkiye benziyordu. Bir araya geldiklerinde şimşekler
Reklam
Felsefe Karada Yüzme, Denizde Yürüme Sanatıdır.
Zekâ bilinçten ayrıldığı ve bilinci olmayan zekâ tehlikeli bir süratle ilerlediği için insanın bu oyunda kalabilmesinin yolu, yorulmadan kendi zihinlerinin sürümlerini yükseltmelerinden geçer! Çünkü daha bugünden algoritma hokkabazları, cambazları ve sihirbazları sahnede ve yapay zekâyla fitne fesat, kargaşa ve kaos peşinde... İsmail Hakkı Aydın
Ahmet Haşim – Merdiven Şiiri
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak… Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta… Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller, Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta… Ahmet Haşim (1887, Bağdat – 4 Haziran 1933, Kadıköy)
“Biz ölülerimizle Birlikte yaşarız”.
(Bir şehirde ne kadar çok Mezartaşı varsa şehir o kadar zengin demektir.) Yahya Kemal, 1929 yılında İspanya/Madrid’e atanan ilk büyükelçimizdir. Burada görevliyken ülkemiz nüfusu da 13-14 milyon civarındadır. Günün birinde diğer ülke elçilerinin de katıldığı bir toplantıda, ülkemiz nüfusunun kaç olduğu sorulur. Yahya Kemal de “50 milyon” civarında der. Nüfusumuzun bu kadar olmadığını bilenler hayret ederek sorarlar; “Nasıl oldu da 50 milyon oldunuz” derler. Yahya Kemal’in cevabı hazırdır: “Biz ölülerimizle birlikte yaşarız”.
“Sen şehvete Aşk ismin vermişsin onun ne olduğunu bir bilsen…”
Mevlana, “Sen şehvete Aşk ismin vermişsin onun ne olduğunu bir bilsen…” der. ''Aşkın olan''da aşkı arayan Mevlana bedensel hazla aşk arasındaki ayrımı koyan en üst çizgiyi temsil eder. Aşkınlık arayışı insanlık açısından ne kadar kadim bir mesele ise bedensel haz arzusu da o kadar gerçektir. İslam düşüncesinde metaforik çerçeveyi de aşan bir kavram olarak aşka yüklenen müteal anlam insan, varlık, yaratıcı sorusundan bağımsız ele alınmamıştır. Akif Emre
Reklam
Tüketim Aracı olarak "Aşk/ınlık -68
Bütün bunları yazmamın nedenin sadece Sevgililer Günü gibi bir garabeti icat eden tüketim toplumuna yönelik olduğu sanılmasın. Yeni Şafak''ta Fatma K. Barbarosoğlu''nun gündeme getirdiği gibi Müslümanların bu çürüme karşısında sergilediği tutum çok daha önemli. Kapitalist ilişki biçiminin tüketemediği, kuşatamadığı modernitenin kutsal dışı toplum ve insan projesine karşı direnen tek ada halinde kalan İslam toplumlarının bu yolla teslim alınması küresel sistem karşısında alternatifin yitirilmesi demektir. İnsanın aşkın olanla, kutsalla olan sahih irtibatının kesilmesi, çürümüşlüğe terki demektir. Bunu en fazla idrak etmesi gerekenler yeryüzünde profan değerlere, üretim alışkanlıklarına eklemlenmemiş ve eklenemeyen İslam ümmeti değil midir? Küresel kapitalizme eklemlenmek sadece tüketim alışkanlığının artması, ekonomik bir aktiviteden mi ibarettir? Yüce bilinen tüm değerleri tüketirken geliştirdiği ekonomik ilişkiye uygun değer üretmesinde değil midir kapitalizmin tüm alamet-i farikası? Hristiyanlık tam bu noktada oyuna gelerek homoeconomicus tipi karşısında alternatif olmaktan çıkmadı mı? İlahiyatsız dindarlığa dönüşen muhafazakarlık, Amerika''da Avrupa''da bu yüzden kapitalizmin bekçisi haline gelmekle kalmadı kendi değerlerini profanlaştırdı. Benzer tehlike seküler hayat tarzına alıştırılmaya, hayatın anlamının sekülerleştirilmeye çalışıldığı bir evrede bu coğrafya için de geçerli.
Hayat, Zihniyetler, Aidiyet ve Mahremiyete Dair Yazılar Ertelenmiş Yüzleşmeler Akif EmreKitabı okuyor
Tüketim Aracı olarak "Aşk/ınlık -67
Aklın ve bedenin alabildiğine abartıldığı bir medeniyet olarak Batı kapitalist sistemle buluştuktan sonra pek çok değer gibi aşkı da tüketim unsuruna dönüştürerek aşkın olandan bedensel olana indirmiş, daha doğrusu sevgiyi tüketmiştir. Sevgililer Günü, Hristiyani kökenine rağmen artık bir tüketim aracıdır. Tıpkı Noel''in yılbaşına dönüştürülerek dini içeriğinden boşaltılıp sekülerleştirilmesi, tam bir tüketim çılgınlığına dönüştürülmesi gibi Sevgililer Günü muhabbeti de modernitenin kapitalist ahlakla buluşmasından doğmuştur. Aşkınlık adına ne varsa hepsini kaba bir dünyeviliği indiren modernite sevgiyi cinselliğe indirgeyerek, bunu da “cinsel devrim”le meşrulaştırarak adeta cinsel serbestiyi toplumsallaştırması kapitalizmin eklektik olduğu kadar saptırıcı, dönüştürücü özelliğinin en başarılı formülasyonlarından biridir. Hiçbir kutsalı kalmayan modern insanın aşk gibi soyut ve ulvi bir değerin içini boşaltarak her türden ilişkiyi meşrulaştırıcı işlevi yanında “Sevgililer Günü” muhabbeti de kapitalizme hayat pompalayan yapının/anlayışın post-modern dünyaya özgü ''değer tüketilmesi''ne bir örnektir . Tüketim aşkına her türlü değerin çürütüldüğü ortamda aşk kelimesi tüm kutsalların yerini alan ve tüm cürümüşlükleri kutsayan bir anahtara dönüştü günümüzde.
Tüketim Aracı olarak "Aşk/ınlık -66
Kapitalizmin en büyük başarısı belki de her şeyi/değeri ''metalaştırma''sında, eklemlenebilme kabiliyetinde aranmalıdır. Her değer, ideoloji onun için markaya dönüştürülebilecek potansiyel bir pazar alanıdır, bu nedenle en karşıtına eklemlenmekten çekinmez… Kapitalist toplumun değerleriyle çatışması beklenen değerlerden beslenen Batı''daki siyasal muhafazakarlık tarihsel olarak nasıl kapitalizmin en uyumlu taşıyıcısı haline gelmişse benzer biçimde siyasal olarak komünist, ekonomik olarak kapitalist olma becerisini (!) gösteren Çin örneği bu eklektizmin ve dönüştürücülüğün yaşayan örneğidir. Moderniteyi keşfeden Batı uygarlığı ifrat ve tefrit arasında savrulan tarihi içinde insan doğasını zorlayan sınırlarda dolaştı. Orta çağlarda aklı inkar edercesine skolastizme sarılırken, moderniteyle birlikte aklı putlaştıran, aklın üstünde hiçbir hakikat kabul etmeyen bir sapmaya geldi. Haçlı seferlerinde kadınlara bakirelik kemeri takacak kadar insan bedeni üstünde denetim kuran anlayış cinsel devrim adına her türlü sınırı ortadan kaldırırken, bedensel hazdan öteye insan oluşumuzun anlamını tüketti...
8,9bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.