Ne zaman elleri zambaklı padişah olursam
Sana uzun heceli bir kent vereceğim
Girilince kapıları yitecek ve boş!
Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!
Çocukken insan ne kadar üzeleceğini bilmiyor.Elde toprak kokusu,ağızda dibi emilmiş bir hanımlı,bu sanki bir zaman değil de bir pozmuş gibi geçiveriyor.Ve sanki insan hangi pozu kendine yakıştırmışsa o poz hayatın duruşu diyorlar ya işte ondan oluyor.
”Hayatını burada otobüs bekleyerek geçiren büyükçe bir ağacın gölgesinde oturduk.Hayatın boyunca burada otobüs bekleyip,geldiklerinde de binmemek nasıl bir şey ?”
Peki ya kendi vücutlarımız? Tıpkı bir uçak gibi her birimiz de birer makinayız, ama uçaktan çok daha karışığız. Bizler de bir çizim masasında mı tasarlandık? Ve parçalarımız hünerli bir mühendis tarafından mı bir araya getirildi?