Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet Melih

Ahmet Melih
@Ahmetmelih
Öğrenci
Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
106 okur puanı
Ocak 2017 tarihinde katıldı
İndir şu umutsuz elini! Erkek değil misin sen? Görünüşün haykırıyor erkek olduğunu oysa, Ama gözyaşların kadınca. Yırtıcı bir hayvanın bilinçsiz öfkesini Hatırlatıyor bana çılgınca davranışların. Sende erkek kalıbına yakışmayan bir kadın var Ya da her ikisine benzeyen bir canavar.
Sayfa 84
Reklam
Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar, Ölümleri olur zaferleri, Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi. En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir, Aynı tat isteği, iştahı köreltir. Onun için ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin, Hedefe hızlı giden yavaş kadar geç varır.
Sayfa 62
Yeryüzünde yaşayan en zararlı şey bile Özel bir yarar taşır bu yeryüzüne; En yararlı şey bile yanlış kullanılırsa Yok edip doğru sonucu ulaşır zarara. Kullanmayı bilmezsen iyi döner kötüye, Kötü de bazen yücelir erdemmiş gibi.
Sayfa 46

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Binlerce kez beter olsun gece senin ışığın yoksa. Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından Öyle koşar seven sevdiğine giderken; Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler, Öyle ayrılır seven sevdiğinden.
Sayfa 44
Benim düşmanım olan adındır yalnızca Sen sensin Montague olmasan da. Hem Montague nedir ki? Ne eli bir erkeğin, Ne ayağı, ne kolu, ne yüzü, ne de başka bir parçası. N'olur başka bir ad bul kendine. Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile Kokmaz mı aynı güzellikte? Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı, Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı. Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan Bu ada karşılık al bütün varlığımı.
Sayfa 39
Reklam
Ah Romeo, Romeo! Neden Romeo'sun sen? İnkâr et babanı, adını yadsı! Yapamazsan yemin et sevdiğine, Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.
Sayfa 39
Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde, Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte, Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı. Bak, nasıl da dayamış yanağını eline! Ah, eline giydiği eldiven olaydım da Dokunaydım yanağına.
Sayfa 38
Parıldamayı öğretiyor bütün meşalelere Bir Habeşin kulağındaki pırlanta gibi, Asılmış gecenin yanağına sanki; El sürülmeyecek kadar güzel, Dünyaya fazla gelen değerli bir taş bu, Akranlarından çok değişik ve başka, Ak bir güvercin kargalar arasında. Durduğu yeri kaçırmayayım dans bitince, Şu kaba elim kutsansın onunkine değince. Gönlüm hiç sevdi mi bugüne dek? Sevdiyse yalanlayın gözlerim. Görmedim çünkü Bu geceye dek gerçek güzelliği.
Sayfa 29
Aşk duyarlı bir şey mi ki? Öyle kaba, öyle hoyrattır ki acıtır diken gibi.
Sayfa 23
Neler doğuyor nefretten, ama daha çoktur sevgiden doğan Ey kavgacı sevgi! Sevilen nefret! Ey ağır hafiflik! Ağırbaşlı uçarılık! Ey hiçten yaratılan her şey! Uyumlu biçimlerin biçimsiz kargaşası, Kurşun tüy, parlak duman, soğuk ateş, sayrılı sağlık! Hep uyanık uyku... Bunların hiçbiri değil. Bu sevgiyi duyarım, ama haz duymam ondan.
Sayfa 11
Reklam
Ah uzaktan nazik görünen aşk Nasıl da acımasız ve kaba denendiğinde!
Sayfa 11
Artık öğrendiği bir şey vardı: Başkalarıyla paylaşılmayan zenginlikler insanı mahvediyordu.
Sayfa 239
"Beklemelisin yavrum, tıpkı bir tohumun toprağın altında uyuması gibi, başını dünyaya çıkarmadan önce bir güneş dönencesi süresi beklemesi gibi. Senin içinde de sözcüklerin doğup olgunlaşması aynı sürede olur ancak. İster misin bunu?"
Sayfa 185
Momo yavaş yavaş anladı ki her yeni açan çiçek bir öncekine hiç benzemiyordu, her birinin apayrı güzelliği vardı ve bu yüzden de hep "en güzeli işte budur, daha güzeli olamaz" düşüncesine saplanıp kalıyordu.
Sayfa 182
1.145 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.