Sagrada Família’nın esas şaşırtıcılığı ancak kapısından içeri adım atınca belli olur.Ana mabedin içine giren ziyaretçinin gözleri,ağaç gövdesi şeklindeki yana eğik sütunlardan altmış metre yukardaki tonozlara kayarken ağzı hayrettin açık kalır. Tabanda yer alan geometrik şekillerin saykodelik kolajı, ağaç dalları arasında kristalimsi bir gök kubbe meydana getirir.Gaudí’ye göre “sütunlu orman” yapmak insana aklını,din arayışı içindeki ilk insanların,ormanı Tanrı’nın katedrali kabul eden düşüncelerine geri götürme amacını güdüyordu.
Kilisenin gövdesi üç heybetli cephenin arasında korunur.Doğu tarafındaki doğum cephesi çok renkli çiçeklerden, hayvanlardan, meyvelerden ve insanlardan filizlenen bir asma bahçe gibi yükselir.Bunun tam zıttı olan batı tarafındaki cephesi ise kas kirişlerini ve kemikleri andıracak şekilde yontulmuş sade taştan meydana gelir. Güneyde yer alan ihtişam cephesindeki şeytanlar, putlar, günahlar ve kötülüklerden oluşan karmaşık figürler, daha yukardaki göğe yükseliş,fazilet ve cennet sembollerine doğru uzanır.
“İçinizden kaçı Apollon,Zeus,Vulcan gibi antik tanrılara inanıyor?” durup gülmüştü.”Hiçbiriniz mi? Peki,o halde o zamanki dindarlara göre hepimiz ateisttik.” Durdu. “Ben bir Tanrı daha ileri gitmeyi tercih ediyorum.”
“Hep en arsız dilencileri gönderdiniz yufka yürekliliğimin önüne; ve hep en iflah olmaz edepsizleri saldınız merhametimin üzerine. Böyle zedelediniz erdemimin inancını.”
Kemik iletimi teknolojisinin asıl mucidi bu on sekizinci yüzyıl bestecisiydi.Kulakları sağır olduktan sonra piyanosuna bağladığı metal çubuğu,çalarken ısırarak çene kemiğindeki titreşimler sayesinde mükemmel biçimde duymayı başarmıştı.
"İnsan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun." Ağlamaya başladı. "Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır.
“Yeni yollara gidiyorum, yeni bir söz geliyor dilimin ucuna; bütün yaratıcılar gibi, usandım eski dillerden. Artık aşınmış tabanlar üzerinde yürümek istemiyor ruhum.”