"Hikâye öyle devam etmiyor. Ben sadece masaldaki kızım, o da kötü buz iblisi. Genç kız ormandan ayrılır, yakışıklı bir adamla evlenir, büyüyü falan aklından çıkarır."
"Tüm hayatım boyunca," dedi, "bana 'gel' ya da 'git' dendi. Bana nasıl yaşayacağım, nasıl ölmem gerektiği söylendi. Bir adamın hizmetçisi ve zevkini gidermesi için kısrağı olmalıyım ya da duvarların arasına kendimi kapatıp soğuk, sessiz bir tanrıya bedenimi adamalıyım. Kendi seçtiğim yol olacağını bilsem cehennemin ağzına yürürdüm. Benim adıma karar verilmiş yüz yılı yaşayacağıma yarın ormanda ölmeyi tercih ederdim."
"Depresyon, kazanılan değil, her gün mücadele edilen bir savaş. Asla dur durak bilmez, soluklanmana izin vermez. Kanlı bir çatışmadan çıkıp yenisine girersin."
"Bazen asla gerçekleşmeyecek bir şeyi bekliyormuşum gibi hissediyorum," dedi. "Sanki günden güne var oluyorum ama hiçbir zaman gerçekten önemli olmayacakmışım gibi. Sabahları kalkıyorum çünkü bir şeyler yapmam gerekiyor ya da vakit öldürüyorum. Telefona cevap vermezsem babam yalnız kalacakmış gibi geliyor. Ama bu bir çaba, çalışmak gerekiyor. Her gün kendime kalkmam gerektiğini söylüyorum. Kalk, şunu yap, şöyle hareket et, insanlarla konuş, normal ol, sosyal olmaya çalış, nazik ol, sabırlı ol. İçten içe kendimi bir hiç gibi hissediyorum. Sanki birilerinin yerleştirdiği bir algoritmaymışım gibi."