Yazmayan kalemleri.
Sayfası bitmiş defterleri.
Kulpu kırık fincanları.
‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
Arka balkona tıkıştırdığınız,
bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur
dediğiniz o sandalyeyi.
Dibi kararmış tencereyi.
Taşındığınız hangi evden kaldığı,
hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o
Kendimi vurulmuş, bıçaklanmış bir halde uzanıp yıldızları izler halde ya da siyanür gazı koklamış ve zehirlenmiş olarak defalarca hayal etmiştim; ancak ölüm her defasında hızlı geliyordu. Ama ya şimdi?.. Gerçekler bir roman sayfasındaki gibi yaşanmıyordu ne yazık ki...