Kitabı okumaya Ramazan'da başlamıştım. Ancak o iklime uygun olmadığını düşünerek kenara koydum ve başka kitaplara yöneldim. Kitap ilgimi çekmediğinden veya kötü olduğundan değil, yalnızca o zaman bu kitabı okumam için doğru zaman değilmiş; bunu bitirince anladım. Daha önceki incelememde - simyacı - de her şeyin bir zamanı olduğunu, her şeyin tam da ihtiyacımın olduğu zamanda karşıma çıktığına inandığımı söylemiştim. Yine aynısını söylüyorum. Bu kitap içsel bunalımlar yaşayan bana, çok iyi geldi. Çok çok iyi geldi. Sadece kitabın ismi bile yeterli, 'yüreğinin götürdüğü yere git' ...
Çok güzel altını çizeceğim, alıntı olarak paylaşacağım cümleler vardı. Ancak ben bu sefer ânı yaşamak için, beni etkileyen cümleyi okuduktan sonra kitabı kapatıp, kafamı kaldırıp bir süre düşündüm. - Arada böyle şeyler yapmak gerek, tavsiye ederim :) -
Kitabın son paragrafını paylaşarak incelememi bitirmek istiyorum:
"Ve sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git."