Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Güle Âşık

Güle Âşık
@Asik_bulbul
Bir'in kulu, Meczupvârî, "Sanman taleb-i devlet ü câh etmeye geldik Biz âleme bir Yâr için âh etmeye geldik."
Reklam
Filozofun dediği gibi ölürken yeni doğmuş gibi ölebilmek, bu dünyaya gelişimizin sebebi. Toprağa dönüşümüz, böylesine bir yenilenme için. Hakikatın bile bayatına tahammül edilemez. Hakikat sürekli olarak kendini yeniler. İnsan bu yenilenmeyi doğru yoldan yapmazsa, yaratılış onu zıt yoldan yapar. Tırmandığını unuttunsa öyle duracağına düş ve yeniden tırman; durmaktan daha iyidir bu.
Ölümün ve mezarın anlamı da bu değil mi acaba? Bir düşüşten sonra bir yüceliş gelmesi için hayata ve insana yüklenmiş bir çile saati. Ah, bir sarkaç gibi bir ölüme, bir hayata gidip gelen ruh'larla, sadece biyolojik yaşantının içinde vakit dolduran ruhlar arasında ne büyük uçurum vardır...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Cennette hiçbir sarsıntıya uğramadan yaşayacak olan insanoğlu mu, yoksa ayağı kayarak yeryüzüne düşen ve orda âb-ı hayatı ararcasına karanlıklar arasında geçen, dünya çilesini çektikten sonra Tanrı'ya özlem duyan insan mı? Seçilmiş olan hangisidir? Şanlı olan hangisidir? Yurdunu hangi insan daha çok sevecektir: doğduğu yerden ölünceye kadar hiç ayrılmayan insan mı? Yoksa en geç çağında yurdundan ayrılarak savaşa gitmiş, esir düşmüş, bir daha dönme umudunu tam yitirmişken ansızın esen bir hızır yeliyle kendisini yine ülkesinde bulan insan mı?
Ah! Düşüşsüz insan! Benden övgü bekleme. Düşüşün tadını almayan insan! Senin, yücelerin serinliğinden, arılığından ne haberin vardır? Ruh gecesinin yedi katlı karanlığına batmamış yürek! Sana ışıklar ve aydınlıklar ne der? Ey zindanda bir gece geçirmemiş dost, güneşe doğru çılgın koşuyu yapacak çocuk olabilir misin?
Reklam
110 syf.
9/10 puan verdi
Göz İzi
Göz İziDücane Cündioğlu
8.3/10 · 1.171 okunma
Bir zamanlar Batı'da "en nihayet hiçbir şey bilmediğini itiraf eden" kilise hocalarına professeur (=bilmediğini itiraf eden) ünvanı verilirdi; itiraf ettirene ise confesseur. Şimdiyse bu ünvan, dünyadan haberleri bile olmadığı halde her şeyi (!) bildiklerini vehm ve iddia edenlere veriliyor; yani hayret yetisini kaybedenlere.
'Hayret' yetisi, esas itibariyle oldukça güçlü bir sağduyuya sahip bulunmakla birlikte yine de kendilerini tamamiyle yeterli görmeyen (eksikliğini itiraftan çekinmeyen) zevâta mahsus hasletlerdendir.
183 syf.
10/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Abdullah Olmak
Abdullah OlmakMuhammed Emin Yıldırım
9.6/10 · 2.816 okunma
Hadis-i Şerif
"Cennet halkı, başka bir şeye değil, sadece dünyada Allah'ı zikretmeksizin geçirdikleri anlara, hasret ve nedamet duyacaklardır!" [Heysemî, X, 73-74]
Reklam
Hadis-i Şerif
"Bir kişi doğduğu günden ihtiyarlayıp vefat ettiği güne kadar Allah rızasını kazanma uğruna yüz üstü yerlerde sürünse (yani her türlü meşakkate katlanarak ibadet, taat ve hizmetlere koştursa), kıyamet günü bu yaptığını çok yetersiz görür (daha fazla yapmış olmayı ister)." (Ahmed, IV, 185)
Aşk bazen sınır tanımaz. İbn Ömer de sınır tanımayan âşıklardan birisidir. "Bana yapılacak iş için hükmünü (yani farz, vacip, müstehap olduğunu) söylemeyin, bu işi Efendimiz (sas) yapmış mı, yapmamış mı onu haber verin. Eğer Efendimiz (sas) yapmışsa ben de yaparım, yapılan iş ne olursa olsun." Abdullah b. Ömer
"Ubudiyyet, kulun Allah'ın yaptıklarından razı olmasıdır. İbadet, kulun Allah'ın razı olacağı işler yapmasıdır."
Güle Âşık tekrar paylaştı.
Büyük bir zata bir başkası olmadık hakaretleri yağdırmış. O ise bunları sükunetle dinlemiş ve sesini çıkarmamış. Sormuşlar: -Yahu sende hiç izzet-i nefis yok mu ki, sesini çıkarmadın ? Demiş ki: -Bizde nefis yok ki izzeti olsun.
Bunca nimete rağmen bu asrın adı felaket asrıdır! Niye? Kulluk yok da onun için. Eğer kulluk olsa asrın adı 1500 sene sonra bile Asr-ı Saâdet olacaktır.
723 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.