Stefan Zweig,
bu üç kitapta: Bir Kadının Yaşamından Yirmidört Saat, Amok Koşucusu, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu.
Kadınların birey olma halini, yasak duygular ile toplumun ona biçtiği roller "anne, eş, vs" arasında gidip geldiğini, bir kadının ağzından çok iyi dillendirmiştir.
Bu kitabında, otelde yaşanan kocasını ve çocuklarını bir aşk için terkeden kadını çoğu kişi tarafından eleştirilse de anlatıcının kadını desteklemesi şaşkınlık yaratır.
Bir kişi haricinde: Mrs. C. Ardından, anlatıcı ve Mrs. C arasında kişisel bir dostluk kurulur.
Mrs. C anlatıcıya yıllar yıllar önce başından geçen "Genç bir kumarbaza" üzülüp onu kurtarmaya çalışırken yaşadığı olayları ve duyguları aktarır.
Bu itiraf, Mrs. C'yi artık özgürleştirmiştir...
Stefan Zweig, psikolojik tahlilleri edebi dille birleştirerek bizi zamanın ötelerine götürüyor.
Aynı zamanda, "Avrupa da Kadın" figürünün "eş, anne" rollerinden başka "insan" olarakta, edebiyatta duyulmaya başladığını düşünebiliriz..