Elinden malını mülkünü, varını yoğunu alsalar, bundan ölmezsin. Bunları yine edinebilirsin. Ama senin onurunu kırar, ruhunu öldürürlerse, işte buna çare yoktur.
Ders kabus haline gelmiştir; neşve ile doldurucu bir ziyafet ve şenlik değil; diploma arzusu ve istikbal endişesiyle çekilmesi mukadder bir dert, taşınacak bir yük, dolacak bir çile...
«"Irkın aleyhinde, yurdsuz kalmış, hükümdarsız kalmış ırkın, başka milletlerin arasında sığıntı halinde yaşayan, kanunlara riayet eder gibi görünüp, hakikatte yalnız kendi hırsızlık, kan ve gazap tanrısına itaat eden lânetleme ırkın aleyhinde ithamlar savuruyordu. Örümceğin, avını gözetlemek için ağının ortasına yerleşip oturması gibi her milletin içine girip yerleşerek herkesin kanını emmekle, başkalarının hayatını kemirerek semizlenmekle meşguldü. Ah alçaklar!"»
Mustafa Özel, Zola, Peyami ve emperyalizm!, Dergâh Dergisi, 333, s.11.
Freudyen bakış açısını daha iyi kavrayabilmeyi ssğlayabilecek bir kitap. Gerçekten bir insanın içinde mevcut bulunan kötünün aniden çıkabilecek ihtimali haiz olmasını vurgulaması insanı tedirgin ediyor. Ya ben de yapmış olduğum küçük bir şeyle içimdeki kötüyü açığa çıkarırsam?
Üslubu basit fakat farklı bir hava veriyor bu. Ölüme karşı varoluşsal bir isyan havası hissediyorum ve bu üslup bunu daha iyi veriyor. Ölümü yaşarken farketmek adına gayet güzel.