"Gözümde bir sis perdesi ve umutsuz bir sürükleyiştin, seni tuttuğum kulp ne vakit gevşese koptu zanneder, dönüp arkama bakardım.Seni hâlâ orada görunce diyebildiğim sadece 'O gün bugün değilmiş.' Demek olurdu"
"Hayatını; geçtiğini de gideceğini de bilen, sükun bulmuş bir benlik olarak yaşasın istiyordum.En güzeli buydu.Sükun bulmak kolay değildi ama çer çöple vakit kaybetmeyecek, zamanın ve havanın ne taşıdığını bilecekti."
"O halde bu dövüş ve kavga nedendi?
Birbirlerinin dillerini bilmemelerindendi"
Aynı dili konuşmak, aynı dilden konuşmak için yeterli olmuyor. Öyle çok ayrışıyoruz ki birbirimizden sözlerimiz ruha tesir etmiyor, geçip gidiyor. Uzak , çok uzak bir mesafeden sesleniyoruz; gittikçe büyüyen bir mesafeden.