ÇOCUK
Bakma öyle mavi gözlerle.
Ne olur kızma bana.
Ne olur kin tutma artık.
Bilirsin özlerim hâlâ seni.
Bilirim geçici bu hırs, özlem.
Yine de o sıcacık, uyku dolu günleri özlerim.
Özlerim annemi, babamı.
Özlerim aldığı hediyeleri, saf gülümsemeyi.
Özlerim sarılmayı, değer görmeyi.
Şimdi annem, babam bitkin.
Şimdi mutluluğa küstürülen ben.
Şimdi yalnızlığa mahkum edilen ben.
Senin kadar ürkerim incinmekten,
Korkarım kanatlarımın kırılmasından.
Tırsarım dünyaya kaybetmekten.
Biliyorum yapamadım, duramadım sözümde.
Bil ki ben, ben değilim artık.
Bil ki ben gitmek zorundayım.
Kendine iyi bak çocuk...
"N'oldu, Zezé? Baksana gökyüzü ne güzel, masmavi, Bebek İsa senin için yapmış. Bugün bana kendisi söyledi..."
Gökyüzünün benim için ne anlama geldiğini bilmiyorlardı.
"(Gitmeyi) biraz da o yılan yüzünden istiyorum. Seni sokmasın diye... Yılanlar kötü niyetli yaratıklardır. İnsanı zevk olsun diye sokabilirler." Bir şey onu rahatlatmıştı. "Doğru ya, ikinci kez ısırdıklarında zehirleri kalmaz!"