Çok, pek çok belki de fazlasıyla kitap okumuş olsam da yine de hiçbir şey okumadım diyebilirim. Aklımda bir dolu isim, bir sürü kitap ismi, bir depo dolusu not var fakat yavaş yavaş ve düşüne düşüne yaptığım tekrar tekrar okumalar sayesinde içini dışını, kelimelerini ve ruhunu gerçekten bildiğim kitapların sayısı pek az.
Yirmili yaşlar geçti; doruk noktasına ulaşan gençlik çoktan dolup taşmakta; somut insanlıkla iç içeyken daha bir gerçekçi olan hayat başladı ve kendi kendine yetmez oldu.
On sekiz, yirmi, yirmi beş yaşımdaki gerçek sevdiklerim, hiçbirinizi unutmuyorum ve her biriniz gözümün önünden teker teker geçiyor ve yüreğime bir tarihi, bir ülkeyi, bir dizeyi, bir düşünceyi hatırlatıyorsunuz. Hepinize borçluyum.
Herkes kendi şimdiki zamanını yaşar ve formüllerle inançları cehennemin dibine yollar. Bu eski hastalıkların kabuklarından soyunmak gereklidir: Herkes kendini özgürleştirsin, kendini yaşasın, kendine ve akıp giden ama akıp gittiği içim güzel olan ana inansın.
hayat asla adil olmadı ama sen onu adilmiş gibi yönetmeye devam ediyorsun, sanki birkaç yanlışı düzelttiğinde her şey yerli yerine oturacakmış gibi. Oturmaz.