Herhangi bir şey (Sevgili olur, at olur, çiçek olur, ne olursa artık... ) herhangi bir şey herhangi bir yerdeki en güzel şeyse, başka her şey hükmünü yitirir çünkü.
Günlerimi bir odaya kapanıp içimi karartarak geçirdiğimi
düşünme. Aksine neredeyse bütün gün dışarıdayım. Bolca içiyor, ara sıra histerik kahkahalar atıyor, çoğunlukla da şaşkın şaşkın sağa sola bakıp insanları gözlüyorum. Biriktirmek ister gibi. Neyi mi? Bilmiyorum tam olarak. Öyle işte tuhaf bir hal..
Mektubun bir yerlerinde "Hiç ölmek isteyecek kadar acı çektin mi?" diye sormuşsun bana. Cevap veriyorum. Hayır! Çok acı çektiğim zamanlar oldu. Ama çektiğim acılar bende ölme isteği yaratmadı hiç. Tam tersi, içimdeki yaşama isteğini kamçıladı genelde. Yaşama ve diğer insanların burnundan getirme isteğini! Zaman zaman hayatı sorguladığım, anlamsız bulduğum, bu kadar tantanaya değip değmeyeceğini düşündüğüm oldu elbet.
Ama bunu üzgün ve mutsuz olduğum anlarda değil, duyarsız ve her şeye karşı nötr olduğum anlarda yaptım çoğu zaman. "Ölmeyi isteyecek kadar çok acı çekmek!" Demek ki bünyeye göre değişebilen isteklere neden oluyormuş acı. Bende sıklıkla öfkeye neden oldu. Ne kadar çok acı, o kadar öfke... Yerli yersiz her şeye sinirlenmemin ve genellikle abartılı bir agresiflikle ortalarda dolaşmamın nedeni budur belki de, kim bilir?
Yıllar önce, "İnsanlardan beklentiniz nedir?" gibi bir soruyla
karşılaşmıştım. Şöyle cevaplamıştım o soruyu;
"Susun! Çünkü bana söyleyeceğiniz her şeyi ya daha önce birileri söyledi ya da bir yerlerde okudum. Nasihat kafa karışıklığına iyi gelir; merhamet acıya, şefkat öfkeye... Ve ben o kadar çok şey görüp geçirdim ki, ne nasihate ihtiyacım var artık ne merhamete ne de şefkate. Çünkü tahammülüm kalmadı artık. Çünkü hiçbiri gerçek değil. Gerçek olan tek bir şey var; Şu an burada olmak zorunda olduğum için olmak istediğim yerde olamıyorum ve bir gün burada olmak zorunda kalmadığımda olmak istediğim yerde olacağım. Bedenimle ya da ruhumla. Bilmiyorum. Bir gün olacak ama bu. Anlayabiliyorsanız bunu içinizden anlayın. Anlamıyorsanız da, susun... "