Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali

Ali
@Blueavian
instagram.com/ali._ozbk?igsh=... Klu m-M, Hayatın tümü bana kolaylıkla, neşeyle ve ihtişamla gelir. Olan kendi zamanı ve yeri için mükemmeldir. Sahiplenmediğin şey senin sahibin olur.
Kabul edebildiklerimizin sınırı özgürlüğümüzün sınırlarını oluşturur.
Reklam
Nasıl aydınlanırsınız? Meshedilerek değil. Aydınlanmanınn tek yolu, düşüncenin sizin düşünce süreçlerinize girmesine izin vermek, onu duyguyła kucaklamak, ve deneyimleyerek bilgeliğe dönüştürmektir. Bilgi neden önemlidir? O sizin en büyük hazinenizdir, çünkü, her şey sizden alındığında, sizden asla alınamayan tek şey, size yeniden yaratma yeteneği veren bilgidir. Bilginiz olduğunda, özgürlüğe sahipsinizdir; seçeneklere sahipsinizdir. Bilgiye sahip olduğunuzda, sınırsız alemler yaratabilirsiniz. Bilginiz varsa korkacak hiçbir şey yoktur, çünkü o zaman hiç bir unsur, hiçbir prensip, hiçbir anlayış sizi tehdit edemez, tutsak edemez ya da korkutamaz. Korku bilgilendirildiğinde, buna aydınlanma denir.
Sayfa 212Kitabı okudu
J: Kediler çok özeldir. O tavırları da o yüzden. (Kıkırdama) Kucağımıza alıp onlarla zihinsel olarak iletişim kurabiliyorduk. Fizikselde bir kediyle konuşmaya çalışsanız size deli gözüyle bakarlar. Ama bizden biriyseniz bunu neden yaptığınızı anlıyorlardı. Biz kediyi tutar ve onunla konuşurduk. Ve ardından birine yardımcı olması için gönderirdik. İşleri bittikten sonra geri gelirler ve bize neler olduğunu anlatırlardı. Sfenks’i bir kedi ya da aslan bedeniyle inşa etmelerinin nedeni bu. Tabii ki kedilerin en harikası aslan. Tapınakta da aslanlarımız vardı. En iyi kedilerimiz onlardı. Ama biliyor musunuz, aslanları insan kalabalığına gönderdiğinizde... (Yüksek sesli kahkahalar)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ramtha: İyi. Bilmen gereken bir şey daha: Bir şeye asla inanma. Asla! İnanmak, bir şeyi deneyim yoluyla bilip anlamadan, kendini onun doğruluğuna ikna etmektir. Ve inanç çok tehlikelidir, çünkü bir şeye inanmak, yaşamını, tutumlarını ve güvenini varlığında bir gerçek olarak hissetmediğin bir şeye teslim etmek demektir, ve bu seni çok savunmasız kılar.
Öğrenci: Bu benim için çok şey ifade ediyor. Ramtha: Sevgili kadın, Tanrı her şey olduğuna göre, eğer seni kendisinden yaratmasaydı, başka nereden yaratacaktı? Sen Tanrı'sın. Öyleyse, Tanrı kendini neden bir ateş çukuruna atsın ve kendisi olan yaşamın bir parçası olan ve yanlış denen bir şeyi yaptığı için kendini sevmesin?
Reklam
Sizi kurtarmak için burada bulunmuyorlar; size yar­dım etmek için buradalar. Gelip hepinizi hop diye toparla­yıp başka bir yere götürmeyecekler. Bunu niye yapmak istesinler ki? Onlar da kendi çevrelerini düşünmek zo­rundalar! Bu bir gerçektir.Siz kendinizinkine ne yaptınız baksanıza! Sizi götürüp kendi çevrelerine salarlar mı hiç?
Bu konuda şimdiye kadar ne yapılmıştır? Yüzyılın başından beri bazı (dünya-dışı) varlıkların meydana ge­tirdiği bir konsorsiyum, stratosferinizde birtakım patla­malara neden oluyor. Siz bu varlıkları tanımıyorsunuz. Bazılarınız patlamaları gördüler. Parlak yeşil ateşten to­plara benziyorlardı. Bu toplar nereden ve niçin geldiler? Bir süre kimse bunların sırrını ve amacını anlamadı. Amaç, çevrenizi kurtarmaktı. Bazı kardeşleriniz evet, başka yıldızlarda ve başka boyutlarda yaşayan kar­deşleriniz var- stratosfer tabakasındaki aşınmanın etki­lerini giderebilmek için bu yeşil ateşten topları patlattılar. Patlamalar sık sık yapılıyordu. Ama bir süreden beri ar­tık yapılmıyor, çünkü bu bir müdahale idi. Artık öyle bir noktaya gelindi ki, siz kendiniz uyanmalı ve olup bitenin farkına varmalısınız. Dünya artık bizzat kendisi işleri ele alıyor. Ele almak herhalde en uygun deyim olmadı. Dünya işleri -onun eli yerine geçen- fermuarlarına alı­yor, evet . . .
Bunun hakkında benim zamanımda da çok şey söy­lenirdi, hatta benim zamanımdan önce de . . . Benim zama­nımdan önce de, sizin bilim adamlarınız ne derlerse de­sinler, bu gezegenin üzerinde akıllı in sanlar bulunuyor­du. Onların nakliye aracı ise ışıktı. Kısa bir zaman son­ra dünyada meydana gelecek büyük bir depremin sonucu, bu çoktan yok olmuş in sanların uygarlığından kalma bazı eserleri göreceksiniz.
Gelelim fosil yakıtlara. . . Onlar olmasa ne yapar­dınız? Hımm? .. Bir yerden bir yere nasıl giderdiniz? Ta­banlarınızın üstünde mi? Pedal çevirerek mi? Yoksa bir ata binip saçlarınızı rüzgara vererek zamanında yetişme­ye mi çalışırdınız? Gerçek şu ki artık hacılar bir günde dünyayı tavaf edebiliyorlar. Bunu yapabilmelerine neden olan icat ne fevkalade . . . ama onu yürüten şey dünyanın içinden çıkıyor. Bunu okuyan herkes de eğer onu kullan­mazsa olduğu yerde kilitlenir kalır. Tekamül, fosil ya­kıtla birlikte sona ermiştir.
Çarşıya gitseniz, dolar ve sentlerinizi tezgaha koy­sanız, ekmek almak isteseniz ve tezgahtar size: "Artık do­lar ve sent alamıyoruz, sadece kart kabul ediyoruz," dese ve siz bir sonraki fırına gitseniz, o da size aynı şeyleri söylese, bütün gününüzü bir somun ekmek almaya uğra­şarak geçirseniz ve kimse size ekmek satmasa ve dolar hiçbir değer taşımasa ne yapardınız? Eve ekmek alma­dan dönerdiniz, bahçeniz ve dolayısıyla yiyecek bir şeyinizde olmazdı; çünkü siz şehirde yaşayan kozmopoli­tan, aç Amerikalılar'sınız! Ekmek alabilmenin tek yolu­nun kart sahibi olmaktan geçtiğini anlardınız.
Reklam
Eh! Bu güne kadar bununla uğraştık, artık uğraşmamıza gerek kalmadı". Artık, değersiz, inip çı­kan kağıtlar basmak yerine, üniversal bir kredi kartı çı­karırlar, adına da Zimmet Kartı derler. Duydunuz mu? Bu küçük kartı alıp dünyanın herhangi bir yerine gidebilir, nereye kartınızı basmak i sterseniz oraya basarsınız. Herkes bunu mem­nuniyetle kabul edecektir. Ancak, bu kartın doğurduğu ufak bir problem var -özgürlüğünüz ve mahremiyetin izle ilgili ufacık bir problem . . . Bu karta sahip olan kişi hakkındaki her şey biline­cektir. Satın aldığınız her şey, gittiğiniz her yer biline­cektir. Yaptığınız her şey bilinecektir! Bunları gizli tut­ma özgürlüğünüz artık olmayacaktır; çünkü bu kart ol­mazsa ne bir şey alabilecek ne de bir şey satabileceksiniz. Alışık olduğunuz alım satım aracı, yani dolar ve sent or­tadan kaldırılacaktır. Herkesin bir numarası olacaktır. Her numaranın bir dosyası olacaktır. Hizadan çıkan her­kes yola getirilecektir.
D: Bence rahipler muhtemelen senden korkuyorlardır. Her şeyi kendi yöntemleriyle yapmak istiyorlardır. M: Evet. Bence bu adamlar her ne kadar spiritüel lider pozisyonuna gelmiş olsalar da, Yasa Kitapları’na harfi harfine riayet ediyorlar. Bilgiyi ya da Tanrı’nın hediyesi olan kalbin hissettiklerini kullanmıyorlar, sadece yazılı sayfalardan okunabileni kullanıyorlar. Ve benimle paylaşılmış olan ve benim diğerleriyle paylaşmam şart olan bilgi, ezoterik türden. Bundan hoşlanmıyorlar. Bir şekilde bundan korkuyorlar, ama daha da ötesi- bunun Yasa’nın tamamlayıcısı olduğunu anlamıyorlar. Bunu spiritüelliğin önemsiz, adeta düzensiz bir yönü olarak görüyorlar. Bunun bir kadının zihninde esaslı bir şekilde var olduğunu düşündüklerine inanıyorum, çünkü bu mantıklı düşünmekten ziyade, hissetmek, sezmek ve ruhun bilişidir. Ah, onların kuralları! D: Ne tür kurallar bunlar? M: Her şey için kuralları var. Kalbin içine bakmak yerine her şeyi Kitap’ta arıyorlar.
M: Rahipler... (tereddüt etti -açıklamakta zorlandı). Bu benim hiç hoşuma gitmiyor. Onların davranışları, öğretileri. Çok dar görüşlüler. Çok kötüler. Onlar ışıktan değiller. Hatta hakikatten yana bile değiller. Onlar insanları Tanrı ile olan deneyimlerinden uzak tutuyorlar. O, ulaşılması çok zor olan uzak bir yerde değil. Bize kızgın değil. Kurban olarak güzelim hayvanları öldürmemizi istemiyor. O, aldığımız her nefeste bizimle. O bizim bir parçamız. O, içimizde yaşıyor. Bizler Tanrı’nın fiziksel formuyuz. Biz O’ yuz. O, bizim erişemeyeceğimiz uzak bir şey değil. Bizler değersiz ayak takımı değiliz. Her birimiz kutsalız, her birimiz bu inançlara ve kutsallığın özüne sahibiz. Öylesine üstü kapatıldı ki, parlayamıyor. (Tüm bunları usul usul, ama çok vurgulayarak söyledi.) Çok moral bozucu. Çok fazla fikirlere sahip olduğumu ama öğretemediğimi hissediyorum. D: Belki de ben bu yüzden geldim. Bana öğretebilirsin ve bu da sana yardımcı olacaktır, böylece kendini çok kısıtlanmış hissetmeyeceksin. Peki rahipler insanlara bu inançları mı öğretiyorlar? M: Bu kulağa çok yüce geliyor. Sıradan insanların çok üstündeymişler gibi. Sanki sıradan insanlar rahipler olmadan doğrudan Tanrı’ya ulaşamazlarmış gibi. Onların rolü budur, ama bu, insanları Tanrı’nın kendi içlerinde olduğunu bilmekten uzaklaştırır.
Bu soruyu Shanta yanıtladı: "Amacın amacı şu ," dedi. "Çevredeki senlik dışı' olana (ki bu yemektir) ve kendi içindeki senlik dışı' olana (bunlar da tat alma duyumla­rındır) iyice dikkat etmeyi ögrendiğinde, bir de bakarsın ki bilincinin ötesindeki 'senlik dışı'na dikkat etmeye başla­mışsın. Belki bunu başka türlü anlatmak daha doğru olur," diye sürdürdü Shanta. "Bilincinin ötesindeki 'senlik dışı', fizyolojik açıdan 'senlik dışı' olanın iyice farkına varmış bir 'sen'e kendini daha kolay bildirebilir. "
Sayfa 258Kitabı okudu
Olduğumu sandığım ikinci Ben kendimi tanımama bir izin verse, öz varlığımın karşıtların uzlaşması, ikilik-Ötesi tam ve bölünmez gerçegin tümüyle özümlenip yaşanması olduğunu anlardım.
1.695 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.