"Sahip olmadığımız şeylere bakarken," Benim olsaydı nasıl olurdu? " diye düşünme eğilimindeyiz ve işte böylece yokluğu hissederiz. Oysa bunun yerine sahip olduğumuz şeyler için sık sık şunu düşünmemiz gerekirdi:" Bunu kaybetsem ne olurdu?"
"Huzur yalnızca yolu takip etmekten gelir. Sıkıntı ve trajediler, yaşamlarınız ve bedenlerinizdeki boş tarlaları eşeleyen şeylerdir. Siz uzaklarda yürürken bütün bunlar, durumunuzla alakasız ve müphem oldukları için rafa kalkar, bu yüzden huzur sizi yürürken yakalar. Büyük tutkuların yarattığı yorgunluğun, stres altında ezilen harala gürele yaşamların tatsızlığınının yerini sadece ama sadece yürüyüşün amansız bitkinliği alır. Huzur artık hiçbir şey beklemiyor olmanın, yalnızca yürümenin, yalnızca ilerlemenin hissettirdiği tazeliktir."
"Rousseau kendini en derinlere, en yabana atarak uzun uzun yürürken durmadan şunları sorar: İçimde direnen şey ne? Ağaçlar gibi kök salmış, uzaktan hışırtılar çıkardığını işittiğim hayvanlar kadar huzursuz kim var benim içimde? Kendimde doğal olan ne bulabileceğim? Kitaplarda değil, sadece yalnız başına yürüyerek bulabileceğim şey ne? Ilk insanın, bütünüyle vahşi olan insanin hatlarını çıkarmak; bu orman yürüyüşlerinde toplumsal insanın üstündeki verniği yavaş yavaş kazıyarak, sadece uygarlaşmış, doğası değişmiş, toplumsal tutkularla şişmiş son insandan bahsettikleri için kitaplarda olmayan bu portreyi teşhir etmek: ilk insanın resmini çizmek."
"Daha incelikli düşünmek serbestlik ister. O zaman ayrıntıların, tanımlamaların, kesinliklein önemi kalmaz.önemli olan, insanların alınyazısının gözler önüne serilmesidir."