Kendisini bilmeyen, kendisine merak duymayan insanın sığınağı edilgenlik, mağduriyet ve suçlamadır. Kendisine uzak insan, bedeninin kayıtlarının esiri olur. Yeni zannettiği, koşarak atladığı her su bir öncekinin devamı ya da telafisidir.
Sürekli şikayet etme sebebi aslında insanın kendisiyle yüzleşme konusunda ciddi şekilde acı çekme endişesidir. İnsanın kendisiyle yüzleşmeye aday olması üst düzey bir emek ve çaba gerektirir. Çabuk vazgeçilebilir, çünkü kolay değildir. Başka uyarıcılara yönelim başlar. İnsan içeri doğru yürümekten korktukça içeriyi anlamadan uzaklaştıkça, kendini daha öok dışarıda bulur. Şikayet etme bir suçlama, bir suçlu arayışıdır. Sorumluluktan vazgeçmek demektir. “ Ben bunun sorumluluğunu alabilecek olgunlukta değilim,” itirafıdır.
Mağduriyet ikna yolları içerisinde en güçlü olanıdır. Size zorla yaptırılamayacak birçok şey boynu bükük, yaralı bir çocuk edasıyla rahatlıkla yaptırılabilir. Savaşçı birine karşı sınırları korumak daha kolaydır ama mağdur oradan rahatlıkla geçebilir.
İnsan kendisinde görmeye tahammül edemediği bir özelliğe karşı genellikle kördür. Görmenin yaratacağı olası huzursuzluğun bir savunmasıdır bu. Kişi, kendisinde görmeye tahammül edemediği bir özelliğini karşısında ya arar ya da gördüğü anda tetiklenir. Farkında olmadan içinde taşıdığı, yüzleşemediği ve bastırdığı kendisiyle ilgili başarısızlık, beceriksizlik, çirkinlik, cinsel kimlik gibi hoşnutsuzlukları karşıda gördüğü anda çok olumsuz tepkiler verebilir. Kendine körlük, ötekine aşırı odaklanmayla sonuçlanabilir. Burada, “yolcu” kavramının öneminin altını çizmeliyiz.