Arthur schopenhauer, Hegel, Descartes, Kant , ve Platon gibi isimlerden etkilenmiş, bakış açısıyla düşünce tarihine yön vermiş bir filozof aynı zamanda Nietzsche nin akıl hocasıdır.
Onu diğerlerinden farklı kılan yegane özelliği aslında mutluluğun varolmadığını ve arzuladığımız her şeyin kavuştuğumuzda yerini mutluluğa değil hayal kırıklığına bırakıp yeni isteklere yön vereceğini savunduğundan insanın bu dünyadaki varlığını anlamlı kılabilmesi ve mutsuzluğunu azaltabilmesi için feragat etmeyi ve erdemi yaşamın ve felsefenin merkezine koymasıdır.
Mutlu Olma Sanatı
Karamsarlığı ile bilinmesine rağmen savunduğu görüşleri, altında yatan derin anlamları gün yüzüne çıkarıldığında sıradan insanın karanlık yaşamını aydınlatarak zincilerinden kurtarıp üst insana dönüşümünü destekler.
Schopenhauer felsefesi ile bir kez karşılaşınca onun derin düşünceleri bir şekilde değerlerimize, düşünce dünyamıza, bizi bugüne getiren inançlarımıza işleyerek geri dönülmez bir değişim yaratıyor.
Izdırabın kökeni, başlangıcı istemektir ya da daha fazlasını ulaşma çabasıdır.
Bu karanlık koridorun sonunda bizi bekleyen tek duygu ise korkudur. Mutsuz kalan insan ızdırap çeker ve iç dünyasına korkuları taşır.
İnsanı hiçbir şey sonsuz mutluluğa götürmez. Tüm çabaların sonunda, elde avuçta kalan hüsranlardır. Arzular katlandıkça, acı hayatın rengini griye boyar.