“Kainatın sonsuzluğunu idrak edebiliyor musun ? Kainatın önceden belirlenmiş düzenini görebiliyor musun ? Tanrı, kanunlarını ve kurallarını her şeye rağmen uygular. Seni bunun dışında kılan ne ?”
Kalabalık bir dünya; her santimetresinde, her günün her saniyesi değişik dramlar yaşanıyor. Ama biz hayatımızın bir sonra ki dakikası bir öncekinden farklı olmayacakmış gibi yaşıyoruz. Hepimiz ne kadar aptalız.
Acıyla baş etme konusunda biz İranlılar fazla entelektüel davranmayız. Batı’da, özellikle Amerika’da duygusal travma yaşayan insanların terapi gördüklerini duymuştum. Bizim doktorumuz zamandır. Zamanın herşeyi iyileştiriceğinize inanırız.
“Cesaretini topla, çünkü Allah herkesin iyiliği için yol gösterir. İyi niyetli olup, temiz kalple yaşadığın sürece Tanrı’nın inayeti erdemlerini iyi bir kadere dönüştürür.”
“İnsanın sahip olduğu en değerli şey nedir ? “
“Hayat,” diyorum hiç tereddüt etmeden.
Babacan bir tavırla gülümseyerek kafasını sallıyor. “Zaman, diyor.
“Sahip olduğumuz en değerli şey zamandır. Daha fazla harcayacak zamanımızın olmadığını anlamanın zamanıdır,” diyor.
“İnsanlar aşk için şaşırtıcı şeyler yapıyorlar,” diyorum. “Kitaplar bu tür olağanüstü hikayelerle doludur ve bunlar hayal ürünü değildir, bilirsin. Okurlarına hayat hakkında paha biçilemez dersler veren insanlar vardır.”
Babam bir gün, aile dostlarının ve akrabaların önünde, Ahmet’le beni bir yana çekip hayat hakkında ne düşündüğümü sormuştu. Ben, hayatın karakterler ve zamanla esnek bir ilişkisi olan, mükemmel biçimde birbirine bağlanmış rastgele fıkralar serisi olduğunu söylemiştim.