Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Funda çiftçi

Gönlü aşk ile dolu olan kul, Rabbin- den gelen her şeyi, sevgisi nispetinde kucaklar. "Bir dosta, dostun cefası nasıl ağır gelir? Cefa ve ızdırap bir şeyin içi gibidir. Dostluk onun kabuğuna benzer. Dostluğun belirtisi belalardan, afetlerden, mihnetlerden hoşlan- mak değil midir? Dost altın gibidir. Bela ise ateşe benzer. Hälis altın ateş içinde saf bir hale gelir." (Hazret-i Mevlâna)
Reklam
"Allah, mü'minlerden mallarını ve canlarını, onlara (verilecek) cen- net karşılığında satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu), Allah üzerine hak bir vaattir..." (Tevbe, 111)
Sevilenin kalb ve idrakte yerleşmesi onun hatırlanması sayesindedir. Yad ediş ne kadar çoksa muhabbet de o derecede fazla olacak demektir. Kulu, Allah'a muhabbet deryasına götürecek olan yegane rahmet ve muhabbet pınarı, Hazret-i Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'dir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ülkeler kılıçla fethedildi, lâkin Medîne Kur'an'la fethedildi." buyurarak, ifade etmiştir. (Bezzar, Müsned, no: 1180; Rudânî, no: 3774)
Kur'ân-ı Kerîm, insanları "nür ve zulmet" ihtilaçlan karşısında irşad etmekte ve zul metten sakındırarak nûra sevk etmektedir. Allah'ın sıfatlarının tekvînî tecellisi ile fiili kainat vücûda geldiği gibi, kelâmî bir tecelli zemininde de Kur'ân-ı Kerim ortaya çıkmıştır. Buna göre kâinat, mûcizevi Kur'ân-ı Kerim'in bir nevi mufassal tefsiri demektir. Yani Kur'ân-ı Kerîm, kelimeli bir cihan; kâinat ise kelimesiz bir Kur'ân'dır.
Reklam
Kur'ân-ı Kerîm, insanı doğruya, güzel ahlâka, kulluk idrakine, ilahi saadete davet eden öğütler, emirler ve nehiyler mecmuasıdır. Yine Kur'ân-ı Kerim, kâinattaki güzelliklere, zerâfet ve kudret akışlarına dikkat çekerek mü'minin iç dünyasında îmân heyecanı uyandırır. Kulu bu ilahi nizam karşısında hisli bir yürekle ürpertir. Allah -celle celâlühû- ve peygambere muhabbet iklimine götürür.
Allah'ı tanımak; ulvi bir saâdet vesilesidir. Cihan, bu saâdet lutufları ile açılmıştır. Mârifetullah, yani Cenâb-ı Hakk'ı kalbde tanıyabilmek, ancak ilâhî muhabbetle mümkündür. İnsanın gerçek saâdeti de; mârifetullah ve ilâhî muhabbet neş'elerinde tezahür eder.
Mevlânâ Hazretleri Mesnevî’sinde şöyle buyurur: “Ey insan, dünyadan birbirine zıt iki ses gelir. Acaba senin gönül kulağın hangisini almaya kâbiliyetli? O seslerden biri Allâh’a yaklaşanların, diğeri ise aldananların hâlidir. Bu seslerden birini kabul ettin mi, öbürünü duymazsın bile! Çünkü seven bir kimse, sevdiğinin zıddı olan şeylere karşı âdeta kör ve sağır kesilir.”
Ben Fâtıma'yım, şeker sözlü Kus bin Saide'nin kızı Fatıma. Zeyd oğlu Hâlid'in eşi Fatıma. Bir şairin kızı olmakla övünmeyeyim mi? Ensar'dan birinin eşi olduğum için övünmeye- yim mi? Cebrail sık sık evimize geldi diye övünmeyeyim mi? Sevgililer Sevgilisi pişirdiklerimi yedi diye de övünmeyeyim mi?
"Kostantiniyye elbet fetholunacaktır, onu fetheden emîr ne güzel emîr, onun ordusu ne güzel ordudur." Hadis-i Şerif
Reklam
“Rûhulkudüs kalbime şu bilgiyi getirdi: Hiçbir kimse rızkını tüketmeden ölmeyecektir. Şu halde Allah’tan korkunuz ve rızkınızı güzel, meşrû yollardan talep ediniz. Rızkın gecikmesi sizi Allah’ın emirlerini çiğneyerek onu elde etmeye itmesin. Çünkü Allah’ın katında bulunanlar ancak O’na itaatle elde edilebilir” (Heysemî, Mecma‘u’z-zevâ’id, II, 71,72).
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan CEHENNEM ateşinden koruyun." (Tahrim, 66/6)
İslami mücadelenin eşsiz karargahlarından birisi de kahve hanelerden çıkarak Allah'ın davasını omuzlayan ve İhvan- Müslimin'i kuran altı kişinden birisi olan Hasan el Ben- na'nın dava arkadaşı İsmail'in evi idi. Sadi Havva anlatıyor: İsmail evlat hasretiyle yanıp tutuşan ve dokuz seneye yakındır çocuğu olmayan bir dava adamıydı. En sonunda Allah ona bir kız çocuğunu nasip etti. İsmail, kızına yılların da hasretiyle Ruhiye adını verdi. Kız çocuğu, bir müddet sonra amansız bir hastalığa yakalandı. İhvan ilk kurulduğunda bu altı kişilik ekip, Hasan el Benna'nın öncülüğünde her hafta bir evde ders yapıyor, ümmetin sorunlarını konuşuyor ve kararlar alıyorlardı. Bir akşam İsmail'in evinde toplandılar, ders yaptılar, kararlar aldılar. Dersin sonunda İsmail, dava arkadaşlarına tatlı ikramında bulundu. Hasan el Benna ve arkadaşları evden ayrılırken İsmail, Hasan el Benna'nın elinden tutup: "Üstad, arkadaşlara yarın cenazeye gelmeleri için haber verir misin, kızım öldü." dedi. Hasan el Ben- na: "İsmail kızın ne zaman öldü." deyince İsmail: "Üstad biz içeride toplantı yaparken." dedi. Hasan el Benna: "İsmail bize niye haber vermedin, biz içeride tatlı yedik." deyince İsmail: "Üstad, kızım öldü; davam değil."
İslam'ın çekirdek kadrolarının yetiştiği ve örgütlendiği ev "Ya Rasulallah (s.a.s), evim, evinizdir. Emrinizdedir. Nasıl, ne zaman ve ne kadar arzu ederseniz, kullanabilirsiniz." diyerek evini İslam davasına vakfeden Erkam bin Ebi'l Erkam'ın (r.a) evi olmuştur...
Siz İslam devletini evlerinizde kurun! Allah, sokaklarınızı da, şehirlerinizi de, devletlerinizi de İslamlaştırır...
148 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.