Bir Psikiyatristin Anıları, çok farklı beklentilerle okumaya başlayıp çok farklı çıkarımlarda bulunduğum bir kitap oldu benim için. İlk başlarda gözüme sadece yazarın hayatını anlatan bir biyografi gibi görünen kitap, ilerleyen sayfalarda psikolojiye dair çok farklı kapılar açıyor okuruna. Yazarın kitabı yazma gayesinde yer alır mı bilmem ama Irvin D. Yalom'un psikiyatristlik serüveni, psikolojiyle ilgilenmek isteyenler için de bir yol haritası niteliği taşıyor. Farklı zaman dilimlerinde kaleme aldığı kitapları yazma süreci, bu kitapları yazarken etkilendiği filozoflar, doktorlar, bilginler ve tabii ki hastaları... Tüm bunların yazar tarafından kendi içine dönülerek okura aktarılması, okuyucuyu kitapta tutuyor. Genel bakış açısıyla bunları vurgulamak yeterli olacaktır sanırım. Psikoloji konusunda biraz detaya girmem gerekirse de kitapta bol bol psikoterapi tekniğine rastlamak mümkün. Psikoterapinin Freud'la atılan temelleri, Freud'dan temel aldığı filozof Spinoza ve yazarın birçok örnekle hastalarıyla gerçekleştirdiği görüşmelerden kesitler... Kitabı benim için çekici kılan asıl hususlar bunlardı diyebilirim. İnsan etkileşimi ve iletişiminin psikolojideki yerini bir psikiyatristin anılarıyla birebir görmek bu kitapta mümkün. Tercih edenlere iyi okumalar dilerim..
Sevgili dostum naçizhane bir yorumda bulunmak istiyorum, bu tür kitaplar konusuyla ilgili temel düzey bilgilere sahip olmayan okuyucularda o denli etkili olmayabilir, bu nedenle ilk basamakta psikiyatri nedir, tekniklerin temel felsefesi nedir, hangi teknik ne tür fizyolojik temellere dayanır gibi bilgileri okumak gerekir.
'Bu kadar şartlı şurtlu bir hayat nasıl oluyor da, bu kadar cıvıl cıvıl mutlulukla dolu ve enerjik, canlı ve hareketli oluyor Doğan Bey?' (syf. 344)
6 Mart...
Ankara Ayrancı Pazarı...
1 hafta sonra hayatımda arka arkaya patlak veren krizler silsilesi...
Ankaralılar ve antika müdavimleri bilir Ayrancı Pazarını. Giderken oradan bir kitap
Bir kitabın bir insan üzerindeki tesiri ancak bu kadar şeffaf anlatılabilirdi. Ellerine sağlık dostum.. Ayrancı Pazarı'na gelince, bu pazar ve senin bu incelemen bana hep inandığım bir şeyi tekrar gösterdi: Hayat gerçekten küçük detaylardan örülen bir olay örgüsüydü...
Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler, peki gerçekten insan aklının bilemeyeceği şeyler var mıdır? El-Kudret ism-i celilinin tecellisi olan bu evreni el-Alim ism-i celilli Rahman'ın sadece kendisinin bileceği şeyleri öğrenmek için ne kadar çabalasak boşa mıdır?
Bilimi İslam'dan ne zaman ayrı düşünmeye başladık?
Her bir zerresini kendi özeni ile yaratan yüce Allah'ı ne zaman yok saymaya başladık bilimin içinden? 17. yüzyıla kadar bilime yön veren İslam dünyası ne zaman 'yobaz' olarak görülmeye başladı? Kendimize sorduk mu bu soruları? Belki de birer Kutup yıldızı gibi yeniden ışık tutacak bu sorular hem bilime hem dine hem de kendi içimizdeki kaosa. Evrimden kaos teorilerine, dil biliminden kenar etkisine pek çok bilimsel konuya hem herkesin anlayabileceği hem de düşününce derinliği bir yamacın kenarında aşağıya bakmak gibi olan bir çok konuya İslamcı bir bakış ile aydınlatmayı denemiş Sinan Bey. Denemiş diyorum çünkü bu konular dünyanın en uzun tünellerinden bile daha karanlık ve bildiklerimiz sadece bir mum ışığının sönük alevi kadar.
Dostum Elif'in ' Eminim sen çok seversin, ufkunu genişletecek' dediği bu kitabı tavsiye ettiği için kendine sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Siz de ufkunu açacağınız arkadaşlarınıza tavsiye ediniz. Bu bir geleceğe yatırım tavsiyesidir. Herkese iyi okumalar.
Teşekkürün büyüğü, Sinan Bey'in kendisine çünkü cesaret edilememiş bir açı ile sunmuş fikirlerini.