Genç adam, bu başın çevrilmemesi, bu gözlerin gözlerinden ayrılmaması için onu çenesinden tuttu, ağır, derin bir sesle:
- Feride, dedi. Bizim bütün sergüzeştimiz burada başlıyor. Beni dinle, öyle görüyorum ki, bu gözler artık beni anlayabilecek kadar ıztırap çekmiş ve düşünmüş. Seni sevmeye başladığım vakit gülmeden, eğlenmeden başka bir şey
Kâmran, ben seni sevmesini, senden ayrıldıktan sonra öğrendim. Hatta yaptığım tecrübelerle, başkalarını sevmekle sanma sakın. Gönlümün içindeki ümitsiz hayalini sevmekle.
Zeyniler Mezarlığı'nın karanlığında, rüzgârın sabahlara kadar haykırıp ağladığı uzun gecelerde, çekçek arabalarının ince sesli, yanık çıngıraklarının titrediği boş sahralarda. Söğütlük bahçelerinin ılık iğde kokularıyla dolu yollarında, ben hep seninle yüz yüze, senin hayalinin kollarında yaşadım. Yarın karısı olacağım biçare adam, beni zambak gibi masum bir kız zannediyor, ne yanlış!
Sevdanın hiçbiri bu dul kadın ve vücudunu benim kadar hırpaladığını, yıprattığını zannetmiyorum.
Kâmran, biz asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. Ben, asıl bugün dul kalıyorum... Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin...