Erdem Bayazıt'ın çok sevdiğim bir şiiri var ...
"Yaşımdam yorgun yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!"
"Kaç yaşındayım sahi saymadım bilmiyorum "
Ve bir başka şiirinde
"İnsanların koşup durduğu bu dar yapılarda
Bir kısır döngüye girmek için bütün bu çabalar
Biz bunun için mi geldik"
Yaşımdan yorgun değilim bugünlerde ama anlamlandıramadığım bir telaş var hep üzerimde/üzerimizde, devamlı olarak bir yere/duyguya/ileriye yetişme hali, sadece bende de değil bu, bu dönemin verdiği bir hissiyat bence. Ya da sosyal düzenin/büyüklerin/yaşamın bize gizlice enjekte ettiği bir hâl. Kimi zaman yapmayı sevdiğimiz şeylerden sakince zevk almamızı engelleyen ve hobilerimizi geciktiren ya da zihnimizin ücra biryerlerinde daha "faydalı" (kime göre ?) işler yapmamız gerekliliğini üreten bir düşünce. Ankara'nın işlek sokaklarında en çok gördüğüm şey hızlı hızlı, koşar adımlarla yürüyen insanlar... bu dünyada asla geri alınmayacağını düşündüğüm iki şey var birisi zaman, dikkatli kullanılması gereken ve insanın birşey ödemeden alabileceği ama verdiğinde asla geri alamadığı en önemli şey. Ama sevdiğimiz şeyler için değil zorunda kaldığımız/ zorunlu olduğumuz şeyler için harcamak ve kalanını sevdiğimiz şeyler için çok çok idareli kullanmak zorunda kalmak, bizi dinlendiren faaliyetlerde bile bir yere koşar gibi keyif almadan hareket etmemizin sebebi bu mu? Yoksa hepimizin zihninde Erdem Bayazıt'ın söylediği gibi bir kısır döngüye girmek için mi bütün bu çabalar ? Biz sahiden bunun için mi geldik ?
Bazen mutluluğun gerçek olmadığını düşünüyorum en azından benim için biliyorum kulağa dramatik geliyor ama kısa bir an susup doğru kelimeleri bulmaya çalıştı belki herkesi belli bir uzaklıkta tutarsam dünyadan hiçbir şey beklemezsem hüsrana uğramam.
Nura gözlerini devirerek, “kesin öyledir,” dedi. Ama iyi bir soru. bir düşünelim, beni ne mutlu eder .çorbasını karıştırdı .özgürlük dedi sonunda istediğim her şeyi yapabilmek .
İyi bir yaşam için sigara içiyorsanız bırakın, içki içiyorsunuz çok azaltın. yağlı yemeklerden tümden vazgeçin. bir de muhakkak okuyun, hikaye ve romanın dinlendiren ve hafızayı açan gücünü ihmal etmeyin. en önemli şey hafızadır.
Esas olan 25’ine kadar öğrendiklerinizdir. O yaşa dek okuduğunuz kitaplar, seyrettiğiniz filmler, gördükleriniz hayatınız boyunca sizinle kalır. Belli yaşlardan sonra öğrendiklerinizi aynı hızla unutuyorsunuz.