Lisans eğitimini 2005 yılında Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünde tamamladı. 2009 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim dalından yüksek lisans derecesini almış olup halen aynı yerde doktora eğitimine devam etmektedir ve araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır.
Sinirbilim alanında, beyin cinsiyeti (kadın beyni – erkek beyni)
başta olmak üzere çeşitli konularda çalışmalarına devam etmektedir. 2009 yılında ulusal fizyoloji kongresinde en iyi genç araştırmacı ödülünü almıştır. Bir tane uluslararası kitap bölümü olmak üzere çeşitli ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri bulunmaktadır. Sinirbilimin son bulguları ışığında, yaşamımızı doğrudan etkileyen birçok konuda, ilgilenen herkesi; anlaşılabilir, tartışılabilir, uygulanabilir ve en önemlisi de olabildiğince eğlenceli bir şekilde bilgilendirmeyi amaçlayan
“Ortapia” projesinin kurucusu ve yürütücüsüdür.
Youtube platformundaki Ortapia Serkan Karaismailoğlu kimdir? sorusuna ''Kendisi çok küçükken eve gelen kadın komşuların annesine sorduğu “bugün beyin için ne yaptın?” sorusunu tümüyle yanlış anlayıp (meğerse annemin babam için yaptığı yemeği soruyorlarmış) her gün beyin ile ilgili yeni bir bilgi öğrenme çabasıyla büyümüş ama halen çocuk olan bir yetişkindir. Her şeyi yapmaya çalışıp, hiçbir şeyi yapamamış olmanın verdiği hüzün ve hazla yaşamaktadır. Doktorasını Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı’nda “beyin cinsiyeti” üzerine üzerine yapmış olup halen aynı kurumda çalışmaya devam etmektedir.
“Kadın Beyni Erkek Beyni” adlı kitabı 2015 yılında çıkmıştır.
Ortapia projesinin kurucusudur.
2016 yılında TÜBİTAK desteği kapsamında “fizyopia” adlı teknokent şirketini kurmuştur.'' diyerek cevap veriyor.
Serkan Karaismailoğlu' nun Kadın Beyni Erkek Beyni, Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum dan sonraki üçüncü kitabı Pia Mater . İlk iki kitabını da büyük bir keyifle okuduktan sonra hayal kırıklığına uğramayacağım hususunda emindim. Bir farkla... Bu defa romandı okuyacağım. Nöro Roman...
Temmuzun ilk günlerinin ultra aktif geçmesi biraz canımı sıksa
479.sayfa ve kitap biter. Emine'nin ağzı bir karış açık kalır.. Saniyede " Böyle olmamalıydı, hayır, nasıl?, neden?, kim ? " kelimeri beyninde uçuşmaya başlar..
Kitabı okuduğum süreç boyunca tüm nöronlarım artık şaşırma yetisini yitirmişti ama son sayfalarda nasıl hareket edeceklerine karar verememiş olmalılar ki bir çok duyguyu aynı anda yaşattılar.
İlk kitap Pia Mater ile tanıdığımız karakterlerin yanına eklenen yeni karakterler, olayların kurgusu, bilim insanlarının bulgularının net şekilde açıklanarak aktarımı, bilim için verilen emek, bilim uğruna kaybedilen muazzam beyinler. Etkilenmemek imkânsız..
Başlangıçta yazar yine beni en ince çizgide yakaladı. " Sarılma sonucu oluşan oksitosin hormonunun ne kadar mucizevi bir hormon olduğunu çok iyi biliyordu. " dedi ve sarılarak yaralarımızın nasıl bu kadar hızlı soğuduğunu ispatladı..
Şimdi beynimin içindeki o sevimli küçük arkadaşları büyük bir handikap bekliyor...
Bir köşeye çekilip serinin üçüncü kitabını hiç ses çıkarmadan beklemeyi başarabilecekler mi ???
Deneyimlemenizi çok isterim...
Bir itirafla başlamak istiyorum. (Yargılamayın ama)
Herkes ilk gördüğü insan hakkında çok kısa sürede hemen bir izlenim edinir. Bunu neye göre yapar peki? Altıncı his mi? Duyular mı? Kalp mi? Bana göre hiç biri. Gözlemlerim sonucunda şunu net bir şekilde diyebilirim: İnsanlar hakkında ilk izlenimi kimisi gözlerden kimisi alından kimisi