Körlük, bu kitabı ikinci okuyuşum, zaten ilk okuduğumda öyle çok beğenmiştim ki, günlerce etkisinden çıkamamıştım ve şimdi aradan dört yıl geçti ve tekrar okuyunca fark ettim ki, kitaptaki karakterlerin her birini özlemişim, sanki yıllardır görmediğim dostlarımla buluşmuş gibi hissettim kendimi :)
Kitabın konusu isminden anlaşılacağı gibi körlük, ama bilinen körlükten farklı olarak beyaz bir körlük ve kısa sürede salgına dönüşüyor. Beyaz körlüğe yakalanan insanlar eski bir akıl hastanesinde karantinaya alınıyorlar, içlerinden sadece bir kişinin doktorun karısının gözleri görüyor, körler ülkesinde tek gözü olan insan kral olur derler ama kadın krallık tacını takmıyor, kocası ve çevresindeki körlere rehberlik yapıyor, onların görmeyen gözleri oluyor. İnsanların başlarına gelen bu felaket ile mücadeleleri anlatılıyor. Kanunların olmadığı, güçlünün zayıfı ezdiği bir ortamda insanların adeta hayvanlara dönüşümlerini, hayatta kalabilmek için verdikleri mücadeleyi, insan onurun ayaklar altına alınışını okuyoruz. Okurken acıma, öfke, utanç, sevinç gibi çeşitli duyguları iliklerimize kadar hissettiriyor yazar. Ayrıca kitap ile aynı isimde filmi de var onuda izlemenizi tavsiye ederim.