Veee bir Halil Cibran kitabı daha, her defasında ayrı bir büyüluyor beni, bu adamın kitapları :-). Kitap Geminin Yanaşması başlığıyla başlar ve El Mustafa, on iki yıl boyunca sürgün hayatı yaşadığı Orphalese Adası’ndan, onu anavatanına götürecek gemiye binmek üzeredir. Onu uğurlamak üzere etrafında toplanan ada sakinleri, ona duydukları sevginin derinliğinin ancak o an, ayrılık vakti gelip çatınca farkına varırlar ve bunu; "ne çok sevdik seni. Ama suskundu sevgimiz ve üstü örtülüydü" sözleriyle ifade ederler. Daha sonra herkes soru sormaya başlar, kimisi Aşk, kimisi Evlilik, kimisi infak, kimisi yemek ve içmek, kimisi çalışmak, kimisi alım satım, kimisi suç ve ceza, kimisi giyim hakkında, kimisi kanun, kimisi özgürlük, kimisi düşünce ve hırs, kimisi kendini bilmek hakkında, kimisi öğretim, kimisi dostluk, kimisi iyi ve kötü, kimisi zaman ve kimisi de tapınmak hakkında. El Mustafa hepsine tek tek güzel ve felsefi cevaplar vermektedir, daha sonra ise bir din adamı, Din hakkında ve bir kadın ölüm hakkında soru sorar ve El Mustafa, bu anlattıklarının hepsi dinin ta kendisi değil midir? diye cavap verir. Bir gemi misali Dünya denen denizde yüzer dururuz, din ile kemale erer ve en son da ölüm ile nihai varış noktasına ulaşıız. Kısacası kitapta hayatın akışında dinin bir nevi tanımını görmekteyiz (ya da ben öyle anladım). Kitap çok daha farklı şeyler de kazandırmakta, herkes çok farklı şeyler anlayabilir, bir iki saatte okunabilecek akıcı ve guzel bir kitap. İyi okumalar :-).