Övülen, söze sığın şey, nasıl olur da O olur? Nasıl olur da ondan kolayca bahsedebilirim?
Ne işarete sığar, ne aşikar anlatılır, ne kimse onu bilir, ne kimse ondan bir nişane bulur!
Ölümün değil hayatın, öldürmenin değil yaşatmanın asıl olduğu bir dünyada yaşamak istiyorum.
Öldürmenin de, öldürülmenin de yüceltilmediği bir dünyada yaşamak istiyorum.
Artık hepimiz birer seyirciyiz.Yanıbaşımızda yaşanan hayatı bir dizi film seyreder gibi seyrediyoruz. Müdahale etmeden içine katılmadan sorumluluk almadan.
Bu düzen değişmeli...
Oysa gerçek bu: Belirlenmiş bir ecele doğru akıyor hayatlarımız. Bilmesek de, görmesek de, kabullenmek istemesek de, ömür sermayemiz gün be gün eksiliyor...
İyisi mi ayaklarımızı denk almalı, sağlam zemine basmalı, yatırımını dünya hayatı adlı uçurumun kenarına değil, öteler diyarına yapmalı...
Onlar bizi öfkelendirmek, öfkemizle de kendi öfkelerini büyütmek istiyorlar. Öfkelendirerek bizi yenmeyi hedefliyorlar.
Ama biz onları yeneceğiz... Öfkemizle değil, merhametimizle yeneceğiz.
İnsanı tanımak, bir uzmanlık konusu değildir. Kendi iç sesine ve vahyin sesine beraberce kulak veren bir kişi hayatın anlamı, aile, çocuk, insan-insan ilişkileri konusundaki temel doğruları pekâlâ kavrayabilir