Kocaman evrende, bir gezegenin içindeki bir kıtada, o kıtanın içindeki bir ülkede, o ülkenin içindeki bir şehrin sokaginda, üçüncü kattaki bir evin yatak odasında, örtüler altında büzülmüş ağlayan minicik bir kadın. Birbirini sarmalayan, iç içe geçmiş oluşumların içinde nokta gibi, küçücük bir varlık. Tepesindeki yıldızlar kadar güzelken artık kimsenin bakıp görmediği, silikleşmiş bir nokta. Yattığı yataktan bir daha kalkmasa yokluğunu kimsenin fark edemeyeceği, hiçbir yeri doldurmayan önemsiz bir iz.
İstanbul eskiden yedi tepe, üç delikanlı, bir pamuk yüzlü güzelden oluşurdu. Her köşe başına mangal yürekli bir devrimci ile bağrı su gibi bir ülkücü düşerdi.
Bu dünyada en sevdiğiniz insanın sizi artık hatırlamamasını ve ona yardım etmek için elinizden hiçbir şey gelmemesini, bildiğim tüm acıklı şeylerin tepesine, bir numaraya koyuyorum.